2007 yılında, Salzburg’un merkezine kurulmuş bir fuarın gece bekçiliğini yaparken tanışmış olduğum bu kişinin adı Mansur idi ve aslen Yemenli bir mülteci idi. Onu daha evvelden de görüyordum, ancak kim olduğunu bilmiyordum. Mansur, Salzburg merkezinde ne kadar bina varsa akşamdan sabaha kadar defalarca volta atarak elindeki cihazla bu önemli
272 syf.
·
Puan vermedi
Söyleyecek konuşacak çok şeyim vardı daha... Dostane bir sohbete fazlasıyla ihtiyaç duyduğum şu zamanlarda gerçekten iyi hissettirecek bir konuşma oldu benim için. Neden sustuğumun neden yalnızlığı bu kadar sevdiğimin neden bir ilişki yaşamak istemediğimin cevapları vardı kendime bile söyleyemedigim cevaplar... korkularimla yüzlestim...kitabi okumak için uyumayip gündüzleri uykulu gecirdigim her saniye,göz altı morluklarim,kitaptaki sorulara sesli cevap verdiğimde okurken gulumsedigimde,duygulandigimda çevremdeki tuhaf bakislar hatta belki de elestirildigime bile değerdi bu hoş sohbet... Onun kitaplarinda baska bir şey var çok baska bir şey... bir kişisel gelişim klisesi değil bu tarifi zor birşey emin olun yazarın herhangi bir kitabını okudugunuzda gerçekten büyüleneceksiniz ve fazlasiyla seveceksiniz hem onu hem kitaplarını belki de bundandir gün içerisinde her iki cümlemden birinde onun başrol olması... Yarın çok geç olacak ve ben bu günü dolu dolu yaşamalıyım... Tüm pismanliklarimin,sorun dediklerimin bana hükmetmesine izin vermeden Iyiki iyiki #aretvartanyan benim sizi tanımam bir tesadüf değildi. #senveben
Sen ve Ben
Sen ve BenAret Vartanyan · Destek Yayınları · 2017471 okunma
Reklam
356 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Flaubert, hem bilgi hem de duygu olarak ömrünce biriktirdiklerini vermek istemiş okura bu romanda. “En sonunda hıncımı dile getirecek, kinimi kusacak, saframı dökecek, öfkemi fışkırtacak kızgınlığımı akıtacağım” dediğini yazar önsözde Yücel. Gerçekten dediğini de yapmıştır. Eserde oldukça yoğun eleştiriler var, zamanının bilim, din, siyaset
Bilirbilmezler
BilirbilmezlerGustave Flaubert · Can Yayınları · 2017366 okunma
Yabancı
Yabancılığın tarifi mi değişti, sıra bana geldiğinde bütün kavramlar yer mi değiştirdi bilmiyorum ama bildiğim, her yerde yabancı olduğumdur… Gariptir yabancı; bir başınadır, yalnızdır, yer bilmez, yurt bilmez, yol bilmez, iz bilmez. Ne kalacak yeri olur, ne göçecek yeri. Belki parasızdır, belki açtır, belki biilaçtır… Dostu olmaz, yoldaşa rastlamaz, derdini diyeceği bulunmaz. Kimseyi tanımaz; huyunu bilmez, suyunu bilmez, tepkisiniz kestiremez. Bazen kendi kendime soruyorum (ya da sormuyorum ama sorar gibi yapıyorum, çünkü kendime bile yabancıyım); Geldiğim yerde kalmak zorunda mıydım, geldim diye suçlu mu oldum, gitsem masum mu olacağım, bir tek ben mi yabancıyım, bir tek ben mi yer değiştirdim? Belki de gurbet benle var olmuştur, ondan öncesi hikâyedir. Sılada gurbeti yaşardım ama gurbette sılayı yaşayamıyorum; hem orada yabancı hem de burada yabancıyım. Milyonlarca insan içinde bir tek ben yabancıyım, yüzüme bakan, elimi tutan, saçımı okşayan, sırtımı sıvazlayanlara bile yabancıyım. Yabanda kalmışım, bir kenara atılmışım, önemsenmemişim, unutulmuşum, öylece bırakılmışım, hiçbir işe yaramamışım gibi hissediyorum. Bir yere ait değilim gibi, ne buraya, ne oraya, ne şuraya ne de başka yere… Oralı değildim, buralı da değilim, belki hiç şuralı da olmayacağım ve asla “bizden” diyene rastlamayacağım. Naif Karabatak
408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
32 günde okudu
Üzerinde sıkça gezindiğimiz, gelişigüzel kullanmaktan geri durmadığımız ve büyük olasılıkla da neye karşılık geldiği konusunda buzlu camdan hallice olduğumuz postmodernizm hakkında bu kitaptan daha niteliklileri elbette vardır. Ne var ki Harvey kavramın durumunu inceleme konusunda pek maharetli duruyor. Bilhassa Mekânın Üretimi kitabını okumaya
Postmodernliğin Durumu
Postmodernliğin DurumuDavid Harvey · Metis Yayınları · 2003131 okunma
352 syf.
·
Puan vermedi
Zamanın İzinde… Enis Rıza’nın fotoğraf seçimleri Ercan Kesal’ın bu fotoğraflara yazdığı yazılarla bizi uzak yakın Türkiye’nin tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor. Toplumal hafızamızı tazeliyor Zamanın İzinde. Enis Rıza anlık bir fotoğrafla bize hatırlatıyor, unuttuğumuz bir detayı ise Ercan Kesal yazıyor. İyi bir ikili, güzel bir iş, önemli bir çalışma. Ayrıntı Yayınları 30 yıl önce kurulmuş ve Zamanın İzinde yayınevinin 1000. kitabı. İçindeki fotoğraf veya hikayelerin hangisinden bahsetsek bir diğerine haksızlık etmişiz gibi olacak. Bu yüzden kitaba bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Bir bütün olarak görmek ve okumak; toplumsal hafıza da zaten böyle bir şey değil mi? Şurası kesin ki; kitabı okurken bir film şeridi gibi geçecek tarih gözünüzün önünden. Enis Rıza, kitap için “Bu kitap yüzyılın tarifi değil, hayata dair hatırlamalardır.” diyor. Aslında her bir birey hem kişisel hem de toplumsal tarihi için böyle hatırlatmalara muhtaç. Andrey Tarkovski’nin söylediği ve kendi hesabıma bunu bir düstur olarak aldığım şu cümle kenara çekilmemek ve her daim güzellik üretmek için başlangıç adımı olacak cinsten: “Dünyada ne kadar fazla kötülük varsa, güzellik yaratmak için de o kadar sebebimiz var demektir.”
Zamanın İzinde
Zamanın İzindeErcan Kesal · Ayrıntı Yayınları · 2017118 okunma
Reklam
245 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.