Aylak Adam...Çok sevdiğim şeylerden bahsederken kelimeler yetmediğinde -ki çoğunlukla yetmez -sadece ismini anıp gülümserim.Benim için Aylak Adam'ın kelimelerle tarifi yok...O,koskocaman bir gülümsemeden ibaret..
Bitmesin diye satır satır ,başa döne döne okudum...Bazı cümleleri "hayır,bunu söylemiş olamaz," hayranlığı ile okudum...
Aylak Adam,hem her şeyle hem de hiç bir şeyle ilgili bir roman...Hiçliğin içinde her şeyi gözlemlemek...Aylak Adam'ın "tutamak" sorunu var ve tüm günlerini o tutunacağı dalı aramakla geçiriyor;kitaplar,insanlar,resimler,sinema,deniz...Kendine göre de "aylak" işte...Sevmiyor aslında aylaklığı ,bir nevi isyan onunki.
Aylak Adam'ı okurken hissettiğim bu yalnızlığn,bu savruluşun bu tutunamayışın sebebini,kitabın sonlarına doğru anladım...İnsanların en birincil ihtiyacı "güven" duygusu,özellikle çocukluğun ilk yıllarında oluşan bir duygudur...Bu duyguyu hissedemeyen çocuklar,ileriki yaşlarda da hayatı hep ucundan tutunarak yaşıyorlar...
Aylak Adam'ın bu kadar savrulmasındaki sebebin de maalesef ailesindeki boşluk,büyürken yaşadığı o sahipsizlik duygusu olduğunu düşünüyorum.
"Aylak Adam"ı okuyana kadar göz bebeğim "Ruhi Mücerret"ti...Şimdi kalbimin baş köşesine Aylak Adam yerleşti...
Belki de içinde tanıdığımı düşündüğüm birini okuyormuş hissi verdiği için bu kadar etkilendim,bilmiyorum ,ama benim için artık vazgeçilmez bir kitap ,iyi ki okumuşum.