Dikkatlerimizi çevirmemiz gereken noktada şu soru önem kazanıyor: Düşüncelerin ifade edilmesi hangi şartlarda kısıtlanıyor, yasaklanıyor? Cevap: O ifadelerin hayatın fiilî akışına (yasaklayanın istemediği tarzda) tesir ettiği şartlarda. Demek ki düşünceler düşünce olarak kalmadıkları, düşünce dışı bir şeye dönüştüğü zaman bir işlem görüyor. O halde düşünce özgürlüğünü savunuyorum diyenler düşünceden öte bir şeyin özgürlüğünü savunuyor. Soyut bir düşünce özgürlüğü yok. Kimse eğlence olsun diye düşünce özgürlüğü istemiyor. Başka bir şey istediği için düşünce özgürlüğünü bahane ediyor. Öyleyse kestirmeden gidelim ve doğrudan istenilen "o şey" neyse onu tartışalım. İşte o zaman göreceğiz ki düşünceler iyi ve kötü diye bir ayrımı gerektirirmiş. Bazı düşünceler dile getirildiğinde bazı insanlanın toplum içindeki yerleri değişebilirmiş. Daha da önemlisi savunulan şey düşünceler değil "vakıalar" imiş. Düşünce özgürlüğünü savunduğunu iddia edenler belli ve belirli vakıaların faillerinden başkaları değilmiş.
Ve İbrahim gece yarısı uyandı ve tek oğlu İshak’a dedi ki: «Bir rüyâ gördüm ki, ordan Tanrı bana oğlunu kurban et dedi, onun için pantolonunu giy.» Ve İshak titredi ve dedi ki: «Peki sen ne dedin? Yani sana bunusöylediği zaman demek istiyorum». «Ne diyeceğim?» dedi İbrahim «Gecenin saat 2’sinde iç çamaşırlarımla Kâinatın Yaratıcısının karşısına dikiliyorum. Bir de tartışa­lım mı yani?» İshak babasına «Peki, Tanrı neden benim kurban edilmemi istediğini de söyledi mi sonra?» diye sordu. Ama İbrahim dedi ki: «İman edenler soru sormazlar. Şimdi gidelim çünkü yarın çok işim var.»
Reklam
Diyorlar ki herkes düşüncelerini serbestçe ifade edebilsin, hiç kimse düşüncelerinden dolayı cezalandırılmasın. Düşünceleri iyi düşünceler, kötü düşünceler diye peşin bir ayrıma tâbi tutmayalım. Hepsinin ortaya çıkmasına fırsat verelim. Bu sözler kulağa hoş geliyor. Ancak hemen akla bir soru takılmadan olmuyor: Düşünceler serbest olsun dileği de
Akıllara zarar bir final bölümü..
Kuzenim karnesini güzel getirdiği için ona yarı tatilde okuması için bir kitap alacağıma söz vermiştim. Onun için kitap bakınırken ben de Berrin'le tanıştım. Yazarı daha önce okumamıştım ki daha birçok kitabı varmış. Ben bilmiyormuşum meğer... Birkaç arkadaşım vardı kitap delileri, okumaya başlamadan önce onlara sordum nasıl bir kitap olduğunu GECE BAŞLAMA deyince bende film koptu resmen. İlk 3 sayfayı nasıl okudum hiç hatırlamıyorum, böyle bir giriş bölümü okumak harikaydı ki kitapların giriş kısımları beni içine çekerse okumaya devam ederim. Kitap çok fazla kalın olmadığından hemen bitiriverdim. Akıllara zarar bir final bölümü vardı ki sormayın. Bildiğiniz nefesim kesildi. Kafamda çok soru var. Bu sayfada kimlerle arkadaş olurum bilmiyorum ama siz de okuyun da birlikte tartışalım :) Şimdiden keyifli okumalar.
Herkese Mutlu Akşamlar Akadaşlar, Sizlere Bir Sorum Olacak Yorumlarda Tartışalım. İnsanoğlu doğuştan mı kötüydü ? Yoksa kötülük öğretiliyor muydu ? Livaneli'nin Son ada kitabında bizlere sorduğu soru. Yorumum; Her insan içinde kötülüğü taşır, yani kötülük doğuştan gelir. Fakat kötülüğü isteyenler dışa yansıtır ve öfkesine belkide nefsine sahip olamayıp kötülük yapar, kötü olur..
Sayfa 109Kitabı okudu