Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tasavvuf da ki uruç, devir nazariyesi... yorumda
Plotinos'un evreninde iki hareketin var olduğunu gör­mekteyiz: Bunlar biri yukarıdan, Bir' den, birlikten aşağıya, çokluğa, çok ola­na, duyusal-fiziksel dünyaya inen hareket, diğeriyse bunun tersine olarak aşa­ğıdan, Ruh'tan yukarıya, çokluktan birliğe doğru giden harekettir. Birinci ha­reket bize ezeli olarak aşkın ilkesinden, İlk İlke'den, Bir veya Tanrı'dan çıkan canlı gerçekliğin düzenli yapısı ile ilgili akılsal bir açıklama sağlar ki, buna Plotinos'un felsefi tasarımı diyebiliriz. İkinci hareket ise varlığın veya gerçek­liğin her aşamasını yaşaması ve onda etkin olması mümkün olan bireysel in­san ruhunun, birbirini izleyen sürekli bir arınma ve yükselme süreci sonunda evrenin ilkesi olan İlk ilke'ye ulaşıp onunla birleşmesi ve böylece kendisi için mümkün olan mutluluk ve kurtuluşa erişmesinin yolunu gösterir ki, buna da Plotinos'un dinsel tasarımı diyebiliriz.
Sayfa 89 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Filibeli Ahmet Hilmi'nin A'mâk-ı Hayal -Hayalin Derinlikleri - adlı eseri önceden iyi planlanmış, üzerinde çok düşünülmüş, sağlam felsefi temel üzerine oturtulmuş bir romandır. İki cilt olarak planlanan ve şaheser sıfatına layık denilebilecek bu kitap bir bina olarak düşünülürse, Doğu ve Batı felsefesi, tasavvuf, mitoloji, dinler tarihi, masal unsurları, bilimkurgu, divan ve halk şiiri bu görkemli binanın taşıyıcı sütunları yerine geçer.
Reklam
Bugün bilim; eşyanın bilgisini zihne nakletmekten ibaret kalmıştır. Halbuki bilgileri sadece zihinde istiflemek, onları ziyan etmekten başka bir şey değildir.
Ölmeden önce ölünüz. Bu Tasavvuf öğretisi burada karşımıza çıkmakta.
Plotinos'un bu dünyada bir beden içinde bulunmaktan utandığını ve ölümle birlikte içindeki tanrısal şeyin evrendeki tanrısal şeye geri döneceğine inandığını biliyoruz. Platon ve di­ğer Sır ve Kurtuluş Dinlerinin bağlıları gibi Plotinos da bunun için ölmeyi bek­lemenin gerekli olmadığını, insanın veya filozofun, 'ölmeden önce ölmesi'nin mümkün olduğunu düşünmektedir.
Sayfa 86 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Eser, bölümlerinin içeriğinden de anlaşılacağı üzere, tasavvuf tarihi için önemli bir kaynaktır. Özellikle 7./13. yüzyılda yaşamış Kalenderî, Haydâri, Rifâî ve Vefâî dervişleri için ilk elden kaynak durumundadır. Bu dervişlerden bahsederken onlara dair çok sayıda keramet nakletmektedir. Bu kerametlerin, devrin sosyokültürel yapısını aydınlatma
Sayfa 25 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Eser dört bölümden müteşekkildir. I. Bölüm "Nûru'l-Hâdî" başlığını taşımakta olup başlangıçtan itibaren 153. varaka kadarki kısımda yer almaktadır. Bölümün hemen başında eserin yazılış amacı ve metodu açıklanmaktadır. Verdiği bilgilerden eserini yazma amacının evliyanın kerametlerine yönelik inkâr ve muhalefet unsurlarına cevap
Sayfa 23 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
Reklam
Plutarkhos neredeyse Ehli Tevhîd Tasavvuf Anlayışını öne sürmüş...
Plutarkhos için dinlerin felsefeden farkı, onların filozofların peşinden koştukları doğruyu, felsefeden farklı tarz­da ifade etmeleridir. Plutarkhos bütün dinlerin aslında aynı Tanrı'ya, ama farklı adlar altın­da taptıklarını ileri sürer Aşkın olan Tanrı'ya ulaşmanın yolunun, akıldan değil, Sır Dinlerinin mensupianna vaad ettikleri Tanrı'yla birleşme, O'nun tarafından bir tür aydınlatılmaya (il­lumination) benzeyen araçsız, mistik bir sezgiden geçtiğini söyler. Plutarkhos Tanrı'yı geri kalan her şeyin üzerine yükselterek O'nun gerçekten var ve gerçekten bir olan tek varlık olduğunu ifade eder.
Sayfa 43 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Öncelikle İbnu's-Serrâc'ın muvelleh tanımlamasını ve bu kavramın tasavvuf tarihi açısından ifade ettiği anlamı tespit etmeye çalışacağız. Daha sonra onun muvelleh ismi altında vermiş olduğu tasavvufi şahsiyetler hakkındaki bilgilerini değerlendireceğiz. Ayrıca bu sufilere ve onlardan kaynaklanan uygulamalara dönemin medrese ulemasının tepkilerini inceleyerek fakihler ile sufiler arasındaki gerilimin çerçevesini çizmek için çaba harcayacağız. Bunu yaparken herhangi bir grubun yanında taraf olmadan ve eleştirilerin gerçeklik boyutunu sorgulayarak bir tarihçi gözüyle değerlendirmelerde bulunmaya gayret edeceğiz. ... çalışmamız zaman aralığı olarak 7./13. yüzyıla yoğunlaşmıştır. Bunun nedeni İbnu's-Serrâc'ın hayatı hakkında bilgi verdiği muvelleh dervişlerin daha çok 7./13. yüzyılda yaşamış olmasıdır. Ancak İbnu's-Serrâc'ın 8./14. yüzyılın ortalarında vefat ettiği dikkate alındığında yaptığımız tasvirlerin zaman zaman 8./14. yüzyıla kadar uzaması doğal kabul edilmelidir.
Sayfa 7 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Önsöz
384 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Merhaba Bugün sizlere Yediveren yayınlarından Bilal Civelek kaleminden Kalbim Sende Kaldı kitabı ile geldim. Kalbim Sende Kaldı yazarın kalemiyle tanışma kitabım oldu.Severek okudum,akıcı ve yalın kalemiyle okurken bir taraftanda düşündüren,etkileyici bir kitap.Tarihi dönem kitaplarını seviyorsanız okumalısınız. “ Nice yaşanmışlıklar vardır meşakkatli, bir o kadar da yürek acıtan, belki kendi dramını kendi yazan, yaşayan ya da trajediye dönüştüren…” Boris,Makedonya’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır ve Yusuf’u evlat edinmiştir. Çevresindekiler ne kadar bırak gitsin insanlar kendi öz evladına bile bakmıyor, hele ki birde Türk ve Müslümansa diye söylenselerde onları dinlemiyor,müslümanlardan bugüne kadar hiç bir zarar görmediğini,dinlerinin değilde insanlıklarının önemli olduğunu söylüyordu. Yusuf ise Müslümanlık nedir? Nasıl bir din diye kendi kendine soruyor,öz annesi ve babasının sızısını içinde hissediyordu. Artık büyümüş aşk kapısını çalmıştı,Kristina Yusuf’un üvey kızkardeşiydi ama birbirlerine aşık olurlar.Yusuf bu durumu anlayışla karşılayacağını düşünür üvey babası Boris’in ama düşündüğü gibi olmaz. Boris’in sakladığı bir sır vardır. Geçmişte neler olmuştu? Yusuf ailesiyle ilgili bir sır mı vardı? Yusuf ve Kristina aşkı ne olacak? Boris sırları ortaya çıkaracak mı? Yusuf bu yolculukta nasıl ilerleyecek? Makedonya ve Bulgaristanda Türklerin yaşadıkları zorlukları,bir dönem kitabı,tasavvuf ağırlıklı olması,anlaşılır ve akıcı kalemi ile severek okuduğum bir kitaptı.Yazarımızın kalemine yüreğine sağlık Kalemi daim olsun
Kalbim Sende Kaldı
Kalbim Sende KaldıBilal Civelek · Yediveren Yayınları · 2023371 okunma
223 syf.
·
Puan vermedi
·
19 günde okudu
Sefaletimiz Korkunç.. Madde, kazanını patlatıp fışkıran kızgın ateşten bir mayi halinde alemde zaferini ilan etmekte; Fabrika bacasının sanki delmek ve yıkmak istediği göklerden rahmet bekleyen kalpler perişan, feryat etmekte; Hiçbir zaman doymayacak midelerden fışkıran ihtiraslar sefalete sefalet katmakta, yeni yeni
İslam ve İnsan - Mevlana ve Tasavvuf
İslam ve İnsan - Mevlana ve TasavvufNurettin Topçu · Dergah Yayınları · 2017521 okunma
Reklam
Geylanî kardeşler, Seyyid Abdülkadir Geylanî (rah.) neslinden ehl-i tasavvuf kimselerdi ve fetihten evvel Bursa’da yaşıyorlardı. Buna nispetle Bursa Tekkesi ve Şeyh Mehmed Geylanî Mescidi olarak da bilinen Arpacılar Camii’nin yeri, Fatih Sultan Mehmed tarafından Geylanî kardeşlere mülknâme ile verilmişti. Caminin kesin yapım tarihi bilinmiyorsa da fetihten bir-iki sene sonra bina olunduğu tahmin edilmektedir.
Arpacılar Camii
Fatih Sultan Mehmed Han ve ordusu tarafından fetholunan İstanbul’un bazı mahalleri, fethe katılan komutanlara, ilim ve tasavvuf erbabına tahsis olunmuştu. Böylelikle, muhitlerinde vakıflar inşa edip bulundukları mahallin, kısa zamanda İslâmî havaya bürünmesini sağlamak istemişlerdi. Nitekim fethe iştirak eden ilim ordusundan Sultan Fatih’in hocası Hoca Hayreddin Efendi’ye, Fatih Kazancılar mevkiinde tahsis olunan yere Üç Mihraplı Cami bina edilmiş, İslâmî terbiye verilmeye başlanmış; İstanbul’a göç ettirilen Müslüman Türkler, burada kısa zamanda İslâm mahallesi kurmuşlardı.
Yedikıta Dergisi - Sayı 188 (Nisan 2024)
Yedikıta Dergisi - Sayı 188 (Nisan 2024)
Plotinos'un Tasavvuf yorumu(Hristayanlık))
Nihaî gerçek Plotinos'un Bir olarak isimlendirdiği ezeli birlikti. Her şey varlığını bu kudretli gerçeğe borçluydu. Çünkü Bir'in kendisi bizzat sadelikti, hakkında söyleyecek hiçbir şey yoktu: onun, özünden farklı nitelikleri yoktu, dolayısıyla da sıradan bir tanımlaması yapılamazdı. O yalnızca vardı. So- nuç olarak, Bir isimsizdir: "Eğer Bir'i olumlu bir şekilde düşünecek olursak", der Plotinos, "Sessizlikte daha fazla hakikat buluruz. Kendisi olarak var olduğu, "bir şey olmadığı ve fakat her şeyden farklı olduğu için, onun var olduğunu bile söyleyemeyiz. Gerçekten de, Plotinos'a göre, "o Herşey ve Hiçbir şeydir; mevcut şeylerin hiçbiri olamaz, ama, bununla birlikte, o hepsidir. İleride göreceğimiz gibi, bu anlayış Tanrı'nın tarihinde sürekli bir tema olarak kalacaktır.
Mi'rac hadisesi ile ilgili bir diğer hususiyet bu intikalin ruh ve beden birlikte gerçekleştiğinde mutabakatın olduğudur. Dolayısıyla Ehl-i sünnet âlimlerinin kahir ekseriyetince mi'rac hadisesi uykuda/rüyada değil uyanık bir halde yaşanmıştır. Zaten İsrâ ve mi'rac hadisesini genel kabulün dışında bir manaya hamletmek ve bu görüşe İslam tarihi içerisinden sahih bir referans bulmak da mümkün görünmemektedir. Öte yandan mirac günü ru'yetin gerçekleşip gerçekleşmediği meselesinde tercihin itikadi bir probleme dönüştüğü söylenemez. Lakin Ehl-i tasavvuf ağırlıklı âlimlerin dışında kahir ekseriyet mi'rac gecesi ru'yetin gerçekleşmediğinde ittifak etmişlerdir. Nakli ve akli delillerin götürdüğü ağırlıklı istikamette bu yöndedir. İslam tarihinin hiçbir döneminde topyekûn bir inkâra muhatap olmayan bu hadiseler XVIII. yy. sonrası âlimlerinin! bir kısmı tarafından ne yazık ki inkâr edilir vaziyete getirilmiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.