Karambolde Takla Atmak - 142 s.
Merhabaaa
@mesutokaneksiofficial in kaleminden Karambolde Takla Atmak kitabıyla geldim bugün. Kitabımız baş kahramanı Memduh Vakkas. Memduh Vakkas psikolojik sorunları olan, terkedilmiş, eşyalarına isimler takan, yazarları bir araya toplayıp sohbet eden biri..
Sıkılmadan okuduğum bir kitap oldu. Özellikle de masa sohbeti kısmı çok eğlenceliydi. Kimler mi var bu masada? Oğuz Atay, Nietzsche, Behzat Ç, Atilla İlhan... Kitapta yazarlardan alıntılar da okuyacaksınız
Kitapta okumayı sevdiğim bir diğer kısım da Memduh Vakkas'ın çocukluk anıları, yaramazlıkları oldu.
Bu güzelliklerin yanında yazarlardan tanrı, peygamber diye söz ediliyor kitapta. Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Dine karşı bir tutum var gibi geldi. Belki yazarımızın amacı bu değildir ama ben öyle hissettim. Bu sizde kesinlikle bir önyargı oluşturmasın, ben çok detaylı düşünmüş olabilirim
@sifiryayinlari
1. Fanatik dindarlar Tanrı olduklarını iddia ederek başkalarını öldürürler mi? Ísa'dan önce, “tektanrılı" Yahudilerin öldürdükleri toplam peygamber sayısı kaçtır? Bu peygamberlerin hepsinin Tanrı olduklarını söylediklerini mi düşüneceğiz? Neden "tektanrılı" Kilise Galile'yi ölüme mahkûm etmiştir? "Tektanrılı" Hıristiyanlar
Freud’un ünlü Oidipus karmaşasına veren Oidipusla nihayet tanıştık. Elbette çok duydunuz çok yerden okudunuz. Ne diyordu Freud; çocuğumuz öyle bir yaşa gelir ki karşı cins ebeveynine duyduğu büyük sevgi sonucunda aynı cins ebeveynini saf dışı etmeye çalışır. Bunun için çeşitli durumlar sergiler, krizler geçirir. En nihayetinde süreci iyi yöneten
Asla kimsesiz olmayacaktım söz vermiştin. Krallığında bana sunduğun taht dizlerinin dibiydi. Pis kokan düşlerimle safligimdan afaroz edilerek itildim oysa ayak uçlarına. Saçlarımda gezinirdi parmakların ve ben babasını tanımayan bi kadındım. Her şey için çok erkendi. Yokluk için fazla azdı anlarım. Küçük kadındım ben incinmiş ve terkedilmiş. Oysa kanatlarının altın da süngüsü ellerinde dimdik nöbetteydim. Gerçekten toprak olman şart mıydı. Asla bi ismin ve sıfatın yoktu bende. La zan ve la mekan oldun. Eğer parmaklarını aralayıp toprağını koklasaydım sana tapardim. Sen de tıpkı Tanrı gibi bir kadere mahkum ettin beni. Kollarım kanatlanmıştı oysa ve kırdı düşlerimi oğlun. Her babanın oğlu bir kadının tanrısı mi yoksa. Düşlerim parçalandı ve sesinle sarmaliyordum . Toprakta yeterli can yokmuş gibi gitmen şart mıydı. Senden sonra uzamadı saçlarım. Dediğinde hakliydin hala sevmeyi beceremiyorum. Acı çekiyorum. Son kez duyduğumda sesini bana en benin yabancısıyım dememeliydin. Insan olmayı çok deniyorum ama bu lanet bitmiyor ve ben oğluna baba demedikçe bitmez biliyorum. Son kez dizine dayasaydım başımı ve parkinsondan titremiş ellerinle sarmalasaydin zulufleri. Sana gelmek için acele etmiyorum. Sen gitmekte fazla aceleciydin oysa.
Büyücü
1
Zerdüşt, bir kayanın etrafından dolaşınca, az
aşağıda ve aynı yol üstünde bir saralı gibi
çırpınarak karnının üstüne düşen bir adama
rastladı. “Dur!” dedi Zerdüşt kendi kendine.
“Yardım isteyen ses bu üstün insandan gelmi
olacak. Ona yardım etmek mümkün mü
bakayım?” Adamın yattığı yere doğru koşunca,
titreyen öküzgözlü bir
Sen kendini terkedilmiş bir çocuk olarak mı kabul ediyorsun? Terk edilmiş çocuksun, manevi anlamda ben de öyleyim. Belki de biz insanlar hepimiz terk edilmiş çocuklarız. Doğmuş olmanın anlamı Tanrı tarafından dünyaya fırlatılıp atılmak değil midir?
"Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. atalarımızın dili yok olursa halk da tükenir ve yok olur."
"Ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşulan halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip