Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Aşk bir Sanat'tır. Aşkın yaşı yok, tadı vardır. Bu da yaşamın tadını aşkla çıkarmayı bilenlerin işidir. _Bir tek kadına bağlanın demek istemem. Tanrı korusun, olmaz bir kadınla mutluluk. Aldatın, yalnız iyi becerin gönül çalmayı. Karda gez izin görünmesin. _Ey erkekler! Dikkatle dinleyin beni ve destek verin. İlkin şuna inanın bütün
Tanrı, onun için, ölümünün yüzüdür. Ama işin içinde olan Tanrı mıdır? Kimi, zamanı kıran bir mutlulukla kavranmış, kimi, çocuksu düşüncelerle kendini savunduğu korkuya kapılmış olarak gölgesinde gezindiği sonsuz güç, acaba bu güç köküne kadar adsız değil midir, acaba onu adsız, güçsüz, özünden korkak, dağılmaya terkedilmiş bir varlığa dönüştürmez mi? Bu güç ölümün ta kendisidir ve girişiminin art düzleminde ortaya sürülen şey olası ölüme aittir.
Reklam
Tiran, uyruklarını birbirlerine kırdırarak kulluklaştırır [köleleştirir] ve öyle kişiler tarafından korunur ki, eğer bu kişiler biraz değerli olsalar tiranın bunlardan kendisini koruması gerekecektir. Fakat, yaygın olan şu sözdeki gibi, tiran odunu yarmak için yine odundan çıkardığı yongayı kullanmaktadır. İşte onun muhafızları, mızraklı askerleri, polisleri; bu kişilerin de tirandan acı çektikleri olmaz değil. Fakat Tanrı ve insanlar tarafından terkedilmiş, kaybolmuş bu kişiler, kötülüğe katlanmaktan hoşnutlar. Çünkü onlar da aynı kötülüğü, kendilerine bunu yapmış olan kişiye değil de, aynı onlar gibi kötülük görmüş olan, fakat başkalarına benzerini yapamayan kişilere karşı uyguluyorlar. Böyle olmakla birlikte, halkı kulluklaştırmak ve tiranlık işlerini yapmak için tiranın kapısında bekleyen bu kişilerin kötülüklerini görmek beni şaşırtıyor; fakat arada sırada, büyük aptallıklarından dolayı onlara acıyorum da. Çünkü gerçekten tirana yaklaşmak, özgürlükten biraz daha uzaklaşmak ve (söz gelişi) kulluğa dört elle sarılmaktan başka bir şey olabilir mi? Bu kişiler yükselme özentilerinin ufak bir parçasını terk etsinler, para tutkusundan arındırsınlar biraz kendilerini, sonra içlerine bakıp tanısınlar kendilerini ve işte o zaman ellerinden geldiğinde ayaklarının altına aldıkları ve kürek mahkûmları ya da kölelerden daha beter kıldıkları köylüleri göreceklerdir; böylesine kötü davranılan bu kişilerin kendileriyle karşılaştırıldığında daha talihli ve biraz daha özgür olduklarını göreceklerdir.
Vladimir Yahudilere de elçiler göndermiş, "onlara dinle­riyle ilgili sorular sordurmuş, ancak Kudüs'ü kaybetmelerinin Tanrı tarafından terkedilmiş olduklarının açık bir kanıtı olduğu­nu söyleyerek bu dini reddetmişti." Sonuç olarak elinde iki se­çenek kalmıştı: Katoliklik ve Ortodoksluk. "Germenlerin kas­vetli kiliselerinde Vladimir'in elçileri hiçbir güzellik görmediler; oysa Bizans Kilisesi'nin festivali andıran ayininin gerçekleştiril­diği Ayasofya'da müthiş biçimde etkilenerek aradıkları şeyi bul­duklarını düşünmüşlerdi: 'Artık cennette mi yoksa dünyada mı olduğumuzu bilemiyorduk, hayatımızda böyle tarifsiz bir güzel­lik görmemiştik."' İşte gelecekte medeniyetler açısından çok bü­yük uzantıları olacak hayati karar bu şekilde verilmişti; Vladimir, Konstantinopolis'le ittifaka girerek teolojik kazançların yanı sırabüyük siyasi kazançlar da elde edecekti. Rusya'nın din değiştirmesi, Ortodoksluk açısından çok bü­yük bir jeopolitik ödüldü: Rusya, o dönemden beri, dünyadaki en büyük Ortodoks toplumu olmayı sürdürmektedir. Rusya aynı zamanda Ortodoks Kilisesi'nin büyük bir dünya gücüyle tek dini bağlantısıdır. Genişleyen Rus İmparatorluğu, denetimi altına gittikçe daha büyük Müslüman nüfuslarını alarak Rusya'yı aynı zamanda önemli bir Müslüman devleti haline getirecekti.
«Sen kendini terkedilmiş bir çocuk olarak mı kabul ediyorsun? Terkedilmiş çocuksun, manevi anlamda ben de öyleyim. Belki de biz insanlar hepimiz terkedilmiş çocuklarız. Doğmuş olmanın anlamı, Tanrı tarafından dünyaya fırlatılıp atılmak değil midir?»
Gayrıı Meşrulaştırılamayanlar !
İster fahişe olsun, ister terkedilmiş kadın, ister gayrımeşru çocuk, tüm bu insanlar Batı'da da Doğu'da da erkeğin başat olduğu ataerkil bir uygarlığın, erkeğin Tanrı sayılıp çıkar, arzu ve kaprislerini nasıl karşılaya­cağını kendisinin belirlediği bir uygarlığın kurbanıdırlar. Modern bir top­lumda Picasso gibi el üstünde taşınan bir dahinin geride 140 000 000 po­und gibi bir servet bırakıp da, metresi Franço ise Gilot'dan doğan iki gayrımeşru çocuğu Palama ile Claude'u mirasından yoksun bırakması ka­dar çarpıcı bir örnek düşünülebilir mi?
Sayfa 81 - Anahtar Kitaplar yayınevi
Reklam
Kanımdan bir fare atlıyor görüyor musun cici günlüğüm, yakala ve tarif et bana! Sen ne güzel şeysin, senin adını koyamıyorum, sen ne güzel şeysin. Bugün yanaklarına uzandım, görmedin, şöylesine bir şeyler anlatıyordun, dönüyordun, ellerin dönüyordu başının üstünde, bir şeyler yaratıyordun, farkında değildin gözlerinin, bin yıldan bu yana bir kez
Sen kendini terkedilmiş bir çocuk olarak mı kabul ediyorsun? Terkedilmiş çocuksun, manevi anlamda ben de öyleyim. Belki de biz insanlar hepimiz terkedilmiş çocuklarız. Doğmuş olmanın anlamı, Tanrı tarafından dünyaya fırlatılıp atılmak değil midir?
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.