Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şöyle denilmiştir: "Kim, tevhid denizine düşerse, onun sürekli susuzluğu artar (müşahede ettikleri onun hayretini artırır)."
Dili kaybetmek, dini kaybetmenin ilk aşamasıdır. Tevhid kavramları farklıdır, onları öğrenelim, onların anlamlarına erelim, yaşayalım, yaşatalım. Çünki çok iyi biliyoruz ki Batı’yı ve bâtılı meşrulaşdırmanın ilk adımı Batı’nın ve bâtılın kavramlarını geçerli ve değerli görmektir.
Sayfa 10
Reklam
Ey esbab-perest gafil! Esbab, bir perdedir. Çünkü izzet ve azamet öyle ister. Fakat iş gören, kudret-i Samedaniyedir. Çünkü tevhid ve celal öyle ister ve istiklali iktiza eder. Sultan-ı Ezelî'nin memurları, saltanat-ı rububiyetin icraatçıları değillerdir. Belki o saltanatın dellâllarıdırlar ve o rububiyetin temaşager nâzırlarıdırlar. Ve o memurlar, o vasıtalar; kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar içindir. Tâ umûr‑u hasise ile kudretin mübaşereti görünmesin. Acz-âlûd, fakr-pîşe olan insanî bir sultan gibi acz ve ihtiyaç için memurları şerik-i saltanat etmiş değildir.
Birinci Lem'a
Tevhid iki kısımdır. Mesela, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zatın mütenevvi malları gelse iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmalî, âmiyanedir ki "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. İkinci çeşit odur ki her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilan üstünde mührünü bilir bir surette "Her şey o zatındır." der. İşte şu halde her bir şey, o zatı manen gösterir. Aynen öyle de tevhid dahi iki çeşittir: Biri: Tevhid-i âmî ve zâhirîdir ki "Cenab-ı Hak birdir, şeriki naziri yoktur, bu kâinat onundur." İkincisi: Tevhid-i hakikidir ki her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rububiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden onun nuruna karşı bir pencere açıp onun birliğine ve her şey onun dest-i kudretinden çıktığına ve uluhiyetinde ve rububiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirmektir ve bir nevi huzur‑u daimî elde etmektir.
''Ben hangi gün ölümden kaçacağım? Bana takdir edilmediği gün mü yoksa; Takdir edildiği gün mü? Bana takdir edilmediği gün ondan korkmam. Takdir edilene karşı ise tedbir fayda vermez.'' Hasan el-Benna
Sayfa 363 - buruc
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. Çünki izzet ve azamet perdeyi iktiza eder; tevhid ve celal dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Reklam
"Ensene tokat vuranla ağzına helva veren arasında fark gözettiğin müddetçe sende tevhid tamam değil demektir.''
İstiğfâr, günahtan geriye kalan bütün çirkinlikleri ve izlerini yok eder. Şirkin artıkları olan günahları yok eder. Bütün günahlar, şirkin şubeleridirler. Tevhid, şirkin aslını yok eder. İstiğfar da onun furuunu (dallarını) yok eder. Senanın/ övgünün en güzeli,  "la ilahe illallah" sözüdür. En güzel dua, Allah'a İstiğfâr etmektir.  Allah Teâla, Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem'e tevhidi, kendisine ve Müslüman kardeşlerine İstiğfâr etmesini emretmiştir.
Sayfa 70 - İstiğfar Önemi ve Kulun Ona İhtiyacıKitabı okudu
Kayyum ve Baki Allah'a (c.c) iman ve tevhid ile teslim ve tevekkül ile ibadet ve dua ile dayan ve sığın ki hem dünya hem de ahiretin saadetine mazhar olasın!
Reklam
Din
Allah'tan başkasını asıl güç sahibi, yönetici, sahip, ödül ve ceza verici olarak kabul ettiğinizde, alçalarak başlarınızı onun önünde eğdiğinizde ona hizmet edip, emirlerine itaat ettiğinizde, O'nun ödülünü arzulayıp cezasından korktuğunuzda sahte bir Din meydana çıkar. Bu çeşit bir Din'i Allah kesinlikle kabul etmez, çünkü gerçeğe tamamen aykırıdır.
Tarif ettiğim ve dahil olduğum İttihad-ı Muhammedi'nin (A.S.M.) tarifi budur ki: Garb ve şarka ve cenubdan şimale mümted bir silsile-i nurani ile merbut bir dairedir. Dahil olanlar da bu zamanda üçyüz milyondan ziyadedir. Bu ittihadın cihet ve irtibatı, tevhid-i İlâhidir. Ve peyman ve yemini, imandır. Müntesibleri, "Kâlû Belâ"dan dahil umum mü'minlerdir. Defter-i esmaları da, Levh-i Mahfuz'dur. Ve bu ittihadın nâşir-i efkarı, umum kütüb-ü İslâmiyedir. Ve yevmiye cerideleri de, i'lâ-yı Kelimetullahı hedef-i maksad eden umum cerâid-i diniye; kulüb ve encümenleri, mesâcid ve medâris ve zevâyâdır. Merkezi de, Harameyn-i Şerifeyn'dir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-ı Âlem'dir (A.S.M.). Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle cihad-ı ekber yani: Ahlak-ı Ahmediye (A.S.M) ile tahalluk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya ve başkalara da muhabbet ile -eğer izrârı intaç etmezse- nasihat! Bu ittihadın nizâmnâmesi, Sünnet-i Nebeviye; ve kanunnâmesi, evâmir ve nevâhi-i Şer'iyye'dir. Ve kılınçları da, berahin-i katladır. Zira medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbarla değil. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise: Vahşet ve taassuba karşı idi. Zaten medeniyet onları tokatlıyor. Hedef ve maksatları da i'lâ-yı Kelimetullah'dır. Şeriat da: Yüzde doksandokuzu ahlak, ibadet ve fazilete aiddir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir.
Divan-ı Harb-i ÖrfiKitabı okuyor
Onikinci Bürhan (Onikinci delil,hüccet)
Gel, ey bir parça aklı başına gelen birader! Bütün on bir bürhan kuvvetinde bir bürhan daha göstereceğim. İşte bak, yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden veya hürmetinden kemal-i dikkatle bakan, şu nurani fermana bak. O bin nişanlı zat, onun yanına durmuş, o fermanın mealini umuma beyan ediyor. İşte şu fermanın üslupları öyle bir tarzda
İki Çeşit Müslüman
Yarı Müslümanlar: Bazı insanlar Allah'a ve elçisine inançları olduğunu ve İslam'ı din olarak seçtiklerini söylerler ama İslamı hayatlarının belirli bir bölümüyle sınırlarlar. Ve bu sınırlar çerçevesinde İslam'a büyuk bir bağlılık gösterir, toplu namaz törenleri düzenleyip tesbih çekerler, yiyecek ve giyeceklerine, diğer toplumsal
Allaha yalan uydurarak iftira edenlerin kıyamete dair beklentileri nedir?( Nasıl bir azabın onları beklediğini biliyorlar mı?) Şüphesiz ki Allah, insanlar üzerinde lütuf/ihsan sahibidir. Fakat insanların çoğu yine de şükretmezler.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.