Langdon, "Novus Ordo Seclorum," dedi. "Yeni
Laik Düzen demek." "Dine bağlı olmayan
gibi mi?"Dine bağlı olmayan. Bu deyiş Illuminati'nin asıl
hedefini açıkça ortaya koyuyor, ama aynı
zamanda yanındaki deyişle tam bir tezat
oluşturuyor. Tanrı'ya Tevekkül Ederiz."
Bir tezat içinde yaşıyoruz. İçinde bulunduğumız acımasız şartlar, en derin biçimde eşitsizliksizci, tüm mevcudiyetini yalnızca para üzerinden değerlendirildiği bir dünyayı bize ideal olarak sunuyor. Müesses nizamı partizanlar, muhafazakarlıklarını savunmak için bu dünyaya ideal ya da muhteşem diyemiyor. Bunun yerine bu düzen haricindeki tüm diğer ihtimallerin berbat olduğunu söylemekte birleşiyorlar. Diyorlar ki elbette mükemmel bir iyilik içinde yaşamıyor olabiliriz ama bir kötülük hali içinde yaşamadığımız için şanslıyız. Demokrasimiz mükemmel değil. Ama adı batasıca diktatörlükten daha iyidir. Kapitalizm adil değil. Ama Stalinizm gibi cani bir ideoloji değil. Milyonlarca Afrikalı'nın AIDS' ten ölmesine izin veriyoruz ama Miloseviç gibi ırkçı ve milliyetçi deklarasyonlar yapmıyoruz. Uçaklarımızla Iraklıları öldürüyoruz ama Ruanda'da veya başka yerlerde yaptıkları gibi insanların boğazını palalarla kesmiyoruz.
Rousseau için şeytan: Özel mülkiyet. İnsan, bir tarlanın etrafını çitle kuşatıp, burası benimdir dediği günden beri doğru yoldan uzaklaşmış. Cinayet cinayeti kovalamış, facia faciayı. Sonunda medeniyet denilen bu yapma düzen kurulmuş.
Oysa Oscar Wilde için iğrenç olan tabiatın kendisi. Terbiye de içtimai'ye yöneldiği ölçüde bozucu. Şu çocuğa bakın diyor, ne kadar sevimli, bir de şu yirmisindeki haytaya bakın: nobran, edebsiz, lanet. Onu bu hâle getiren toplum yani terbiye.
Ummanların ötesinde bir altın şehir yok. İnsan her ülkede hilekâr ve yırtıcı, zaruret tünelinden hürriyet alanına çıkamadı henüz. Elli bin yıl öncesine kıyasla çok daha güçlüyüz. Ama gelişme bütünü kucaklamıyor. Yol iniş çıkışlarla, geriye dönüşlerle, sapışlarla uzamaktadır.
Dünle yarın, karanlıkla aydınlık boğaz boğaza. Vedalarla Avesta'nın anlattığı kavga sona ermedi. Soyumuzun ana dâvâlarından hangisi çözüme bağlanabildi? Sanayi devrimi hayat üslubunu altüst etti ama kafalar hep aynı. Devler her çağda vardı. Zerdüşt'le Russell, Yajnavalkiya* ile Sartre aynı insan. Cilalı Taş Devri'nden bu yana insanlığın en büyük zaferi 19. yüzyılda gerçekleşmiş: Madde üzerinde hâkimiyet. Kimin hakimiyeti? Üç buçuk Avrupalı'nın. Ya altüst olan ruh dengemiz?
"İnsanın elinde yozlaşmış her şey", doğru ama her şeyi düzelten de insan değil mi? Peygamberler de, veliler de kahramanlar da insan. Tarihi yaratan, fertle yığın arasındaki anlaşmazlık. Hayatın kanunu tezat. Çatışmasız toplum beraber otlayan, beraber geviş getiren adsız bir sürü.
---
*Yajnavalkiya: Upanişatlarda adı sık geçen bir filozof.
- Öncelikle kitabın yazarı Aliya İzzetbegoviç Kimdir?
Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Bosna Hersek'te dünyaya geldi. Ömrü boyunca Bosna Hersek'in bağımsızlığı için mücadele etti. Avrupa'nın ortasında bilinçli bir müslüman toplumu inşa etmek için verdiği mücadele ile adını duyurdu. Gençlik yıllarında Müslümanların eşit
Nihayet 517 sayfa olan kitapçık bitmiş bulunuyor .. kitapçık diyorum çünkü gerçekten muazzam kurgusuyla soluksuz cabucak bıten bır kıtap oldugu ıcın.. 517 sayfa olup da hıphızlı bitecek ender kitaplardan..
şimdi kurgu demişken yazarın hayal gücünü kusursuz olarak kitaba aktarımı ve birden o kadar entrika içinde neler olacak merakınızın sürekli
Marcello normalliğin dışında kalmıştı; normalliği normallik olarak adlandırmasının nedeni oradan dışlanmış olmasıydı, normalliği kendi anormalliğiyle tezat içinde olduğundan hissediyordu.