Bazı kitaplarda dikkati önce kitabın kapağı çeker. Tasarımı, kullanılan çizgiler, yazı fontu, biraz şanslıysak eğer etiketindeki rakamlar... Özellikle Metis'ten çıkan kitapların farklı bir aurası oluyor. Ayrıntı da öyledir ama o biraz daha ciddiyete davet ediyor okuru. Kapağında kuru kafaya benzer, etiyle kemiğiyle bir insan silüeti olan,
"Tanrı"nın bir varlık olarak, uzayın bilmem neresinde oturduğunu varsaymak çelişkilerle dolu ve kolayca reddedilebilecek primitif bir bakış açısıdır. Paul Tillich, yirminci yüz yılın ilahiyat dalında en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilen bir kitabında, "Tanrı"nın varlığını kanıtlamaya çalışmanın "Tanrı"nın olmadığını savunmakla, yani ateizmle eş anlamlı olduğunu savunur. "Tanrı"nın varlığını kabul etmek de reddetmek kadar ateistçe bir tutumdur. "Tanrı" var olmanın ta kendisidir. Ayrı bir varlık değil.
Her zaman ölecek olduğumuzun farkında değilizdir, ancak ölecek olduğumuz tecrübesinin ışığı altında bütün hayatımız farklı yaşanır. Aynı şekilde umutsuzluk olan kaygı her zaman mevcut değildir. Ancak mevcut olduğu nadir durumlar, varoluşun bir bütün olarak yorumunu belirler.
''Kişiler arası ilişkide aşk, hakkı bilmek için kulak kesilir. Dinlemek, aşkın asli vazifesidir. Hiçbir insan ilişkisi, özellikle de hiçbir deruni ilişki dinlemeksizin mümkün değildir.''
...
kendimize ve birbirimize yönelik
nefret ve aşağılama
yok olur gider o zaman...
benliğimiz kendi kendiyle
ve öteki herkesle, her şeyle
yeniden bütünleşir...
~Paul Tillich
...