Kültürel Bağlamda Cinsiyet ve Beyin: Stereotipler ve Gerçekler
Serkan Karaismailoğlu'nun "Kadın Beyni - Erkek Beyni" adlı kitabı, cinsiyetler arası farklılıkları ve beyin yapısının bu farklılıklar üzerindeki etkisini ele alıyor. Karaismailoğlu, derinlemesine araştırmalar ve ilgi çekici örneklerle dolu bu kitapta, kadın ve erkek beyinlerinin nasıl farklılık gösterdiğini ve bu farklılıkların nedenlerini inceliyor.
Kitap, bilimsel verilere dayanarak kadın ve erkek beyinlerinin farklı işlevlerini açıklıyor ve bu farklılıkların toplumsal cinsiyet rolleri üzerindeki etkisini tartışıyor. Yazar, bu farklılıkların doğuştan mı yoksa çevresel faktörlerden mi kaynaklandığını sorgularken, okuyuculara derinlemesine bir düşünme ve sorgulama süreci sunuyor.
Karaismailoğlu'nun akıcı üslubu ve ilgi çekici anlatımıyla, okuyucular kitabın sayfalarında kadın ve erkek beyinlerinin karmaşık yapısını keşfederken, aynı zamanda cinsiyetler arası algıların ve stereotiplerin nasıl oluştuğunu da gözler önüne seriyorlar. "Kadın Beyni - Erkek Beyni", sadece beyin bilimine meraklı olanlar için değil, toplumsal cinsiyet konularına ilgi duyan herkes için göz açıcı bir okuma sunuyor.
Garp’a Göre Dünya, çağdaş Amerikan edebiyatının kült eserlerinden. Aynı isimle beyaz perdeye de uyarlanmış. Ben kitaba konusunu okumadan ve filmini izlemeden başladım, böyle bir eser radarımdan kaçtığı için üzgünüm ve fakat ayrıntılara çok vakıf olmazsanız daha çok etkileneceğiniz bir kitap olduğunu da düşünüyorum.
Oldukça sert, lafını
Spoiler içerir*
O kadar çok beğendim ki bu kitabı herkesin kafasına fırlatmak suretiyle zorla okutmak istiyorum. Hem bilim kurgu hem de toplumsal cinsiyet rolleri üzerine kitaplar okumayı seven beni, ikisini de birleştirerek kalbimden vurmuştur. Çok başarılı bir feminist ütopya ortaya çıkarmış James(!).
Olaylar üç erkek mürettebattan oluşan
İngiliz yazar Hartley’in 1953 yılında yayımlanan romanı Arabulucu, 50’li yaşlarında bir adamın geçmişini hatırlayıp, 1900 yılının yazında 13 yaşındayken bir arkadaşını ziyaret ettiği birkaç haftada yaşananları anlatıyor. Kendisi de içe kapanık ve çocukluğunda yaşıtlarından biraz farklı olan yazar, hem kendi yaşantısından hem de gelişmiş gözlem
Uyanış adlı eseri, 19. Yüzyıl Amerika’sında toplumsal normlara meydan okuyan bir kadının hikayesini anlatıyor. “Uyanış”, dönemin toplumsal normlarına meydan okuyan bir kadının içsel yolculuğunu, özgürlük arayışını ve bireysel kimliğini bulma sürecini anlatarak, kadınların kısıtlayıcı rollerine, toplumdaki
Birçoğu, evde ailesinin güvenli sınırları içinde
kalmayı, bir belirsizlikler dünyasına girmeye yeğliyor.Azalan fırsatlar,kadınlar ve erkekler için bir sorun ancak 30 yaş altındaki kadınlar,erkek muadillerini akademik ve fınansal açıdan ilk defa aşıyorlar.Genç erkekler, aileleriyle yaşamaya kadınlardan yüzde 25 daha yatkın.
Toplumsal cinsiyet rolleri beklentileriyle ilişkilendirince, kadınlar fınansal açıdan kendilerine bakabilm ede kendi yaşlarındaki erkeklerden daha iyi oldukları için kendi konumlarındaki bir erkek partner bulmaları daha az olası. Bu da erkekler için yeni mücadeleler yaratıyor. Toplumun egemen bir erkeklik görüşü var ve erkekler için savaşçı ve aile reisi olmaya alternatif ve toplumsal
açıdan kabul edilmiş bir rol yok. Olası tüm yeni roller geleneksel erkeklik kavramını tehdit ediyor ve bu rolleri kucaklayan her erkek hem cinsinden daha az saygı görüyor..
Düşük benlik saygısı içindedirler
• Sıklıkla terk edilme ve kayıplar yaşama korkusu duyarlar
• Güvenlik ihtiyacı içinde aşırı bağımlılıklar geliştirirler
• Mahremiyet ile ilgili sorunlar yaşarlar
• Kişilik bozukluğu tanısı konulan bir çok vaka bulunmaktadır
• Engellenme durumlarına karşı düşük tolerans gösterme eğilimindedirler
• İstismara ve şiddete maruz kaldıkları ya da buna tanık oldukları ailelerde büyümüşlerdir.
• Kendi davranışları ile ilgili olarak inkar, küçümseme, iddiacı olma ve yalana yönelme gibi tutumlar sergileme eğilimindedirler
• Genellikle, şiddetin genel kabul görmüş, gündelik hayatla baş etme yollarından biri olduğunu düşünürler
• Empati yapma yetenekleri zayıftır
• Kadın ve erkek rolleri konusunda katıdırlar
• Sıklıkla kendilerinin özel olduklarını düşünme eğilimindedirler ve buna bağlı olarak özel ilgi ve bakıma hakları olduğu görüşündedirler
Geleneksel ve ataerkil toplumlarda ağırlıklı olmak üzere kadınlar erken yaşlardan başlayarak bedenlerinin nasıl görünmesi gerektiğine dair toplumsal cinsiyet rolleri kalıp yargıları ve sosyokültürel kanallardan iletilen beden idallerine yönelik mesajlara maruz kalmaktadırlar.
Kızlarınıza "toplumsal cinsiyet rolleri" fikrinin tam bir saçmalık olduğunu öğretin. Bir şeyi yalnızca kız olduğu için yapması veya yapmaması gerektiğini söylemeyin.
Kızına toplumsal cinsiyet rolleri fikrinin tam bir saçmalık olduğunu öğret. Toplumsal cinsiyet rollerinin deli gömleğini küçük çocuklara giydirmekten vazgeçersek onlara tam potansiyellerine ulaşacak alanı vermiş oluruz.