Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ona bakarak, ikimizin diyebiliyorsan bu, dünyevi hakikatlerin yerle bir olacağı farklı bir âlemin müjdecisi olabilirdi ancak. O âlemin iklimi sürekli sıcaktı ve gölgeliklerle bezeliydi. O âlemin sınırları kalbin ruhla, ruhun bedenle, bedenin kalple bir bütün olup, o bütünlük içinde dolaşabildiği, raksettiği, hem dünyevi hem uhrevi gerçekler
164 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Tüm kitabı içim acıyarak, hayır yaa bu da olmaz diyerek okudum ama hepsi de olmuş maalesef. İsimsiz çocuk aslında Dave Pelzer. Kitapta yazarın çocukluk dönemi boyunca annesi tarafından değersizleştirilerek kölesi haline getirilmesini okuyoruz. Yazarın hayatının çok küçük bir bölümünde her şey yolunda giderken ailesinden özellikle de annesinden beklediği sevgiyi görüyorken, tüm fiziksel ihtiyaçları karşılanırken aslında bir insan olarak yaşaması gerektiği gibi bir hayat yaşıyorken birden annesi tarafından fiziksel ve duygusal yönden istismar etmeye başlıyor. O andan itibaren hayat David için giderek daha da dayanılmaz oluyor ta ki öğretmenleri ve okul hemşiresi tarafından David'in yaşadığı zorluklar fark edilene kadar. İsimsiz Çocuk, Dave Pelzer'ın yaşadıklarını anlattığı üç serilik kitabın ilki. Diğer iki kitabı da okumak istiyorum. Size de İsimsiz Çocuk adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim.
İsimsiz Çocuk
İsimsiz ÇocukDave Pelzer · Koridor Yayıncılık · 2021170 okunma
Reklam
Hiç de estetik olmayan görsellerle karşınızdayım. Taşınıyoruz. İlk kitaplardan başladım. Zaman içinde bir hayli kitap toplamışız evimize. Elime aldığım her kitap bir milisaniyeliğine de olsa beni başka bir ana götürüyor. Annemin genç kızlığında İsmet Özel’e, Rasim Özdenören’e imzalattığı neredeyse o her yeri çizili kitaplar. Annemin ben 10
Tom sadece on yaşındaydı. Ölüm, korku ve dehşet hakkında çok az şey biliyordu. Ölüm, o altı yaşındayken göçüp giden Büyük-büyükbaba’nın kutusunun içine düşmüş büyük bir akbaba görüntüsüydü; sessiz, içine kapanmış, artık nasıl iyi bir çocuk olunacağını ona söylemeyen, artık politika üzerine özlü yorumlar yapmayan, tabutun içindeki muma benzeyen şekildi. Ölüm onun için, yedi yaşındayken bir sabah uyanıp beşiğine baktığında, erkekler küçük bir hasır sepetle onu alıp götürmeye gelinceye kadar, kendisine görmeyen, mavi, sabit ve donuk bir ifadeyle bakan küçük kız kardeşiydi. Ölüm, dört hafta sonra kızın yüksek iskemlesinin yanında dururken, onun bir daha gülerek ve ağlayarak asla bunun içinde olamayacağını ve doğduğu için onu bir daha kıskandıramayacağını birden fark etmekti. Ölüm buydu. Ve ölüm, görünmeyen, ağaçların arkasında yürüyen ve duran; bu şehirde, bu sokaklarda son üç yılda bir, iki, üç kadını öldüren; ışıkları zayıf olan bir sürü yere yılda birkaç kez girmek için kırsal kesimde bekleyen Yalnız Adam’dı. Bu Ölüm’dü...
Bugün 23 Nisandı. Plazanın önünde ki parkta üç çocuk bir kartonun üstüne serdikleri ayakkabı, elbise vb eşyaları satmaya çalışıyorlardı. Parkın yukarısında ki okulda 23 Nisan şenlikleri hız kesmeden devam ediyordu. Belediye başkanın makamında küçük bir kız oturuyordu. Üstü başı ışıl ışıldı. Bir roman kahramanı değildim, zaten içinde bulunduğum durumda romandan bir alıntı değildi. Herşey acı bir şekilde gerçekti. Okula gidemeyen çocuk neden 23 Nisanı kutlayamıyordu? Veya 23 Nisan sadece okula giden çocuklara mı armağan edildi.😕 Okula gitmeyen, çocuk işçilerin 23 Nisanı neden yoktu veya bu çocuklar için eğitimciler, gerekli merciler neden bu çocukların da dahil olacağı bir kutlama yapmıyordu? Her 23 Nisan'da neden sadece okulda bu kutlama yapılıyor? 23 Nisanlar okullarda kutlanılmak zorunda diye bir yasa mı vardı? Neden fragman, film senaryo hep aynı? Neden ekleme, çıkarma veya bu bayramı daha iyiye taşımaya yönelik bir eylem yok! Makam koltuğuna her 23 Nisan'da neden bir 'öğrenci' oturulur. İşçi çocuğun makamda o gün yer almamasının gerekçesi neydi? Üstelik siyasetçi olmak bu ülkede eğitimden geçmezken 🤦‍♀️😕 Siz bugün okullarınızda neyi kutladınız bilmiyorum. Ama ben her 23 Nisan'da kutlamaya dahil olmayan çocukların işçi olma başarısını kutladım yine.!! H.
214 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sema Maraşlı / Eşim Aşkım Olsun. Sema Maraşlı, yazar, editör, eğitimci. 1969, Kahramanmaraş doğumlu. Newport Üniversitesi’nin “Davranış Bilimleri”  bölümü ile Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde okudu. Üç çocuk annesi, İstanbul’da yaşıyor. Çocuk Aile Net (cocukaile.net) web sitesinin yayın danışmanlığını yapıyor. Okuldan sonra kısa bir süre evlilik danışmanlığı yaptı. Danışmanlık günleri yoğun geçince danışmanlık ve yazarlık arasında tercih yapmak gerektiğini görünce danışmanlığı bırakıp yazmayı tercih etti. Daha öncesinde 8 yıl Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur’an Kurslarında öğretmenlik yaptı. Davranış Bilimlerini daha sonra okudu. Öğretmenlik mesleğini çok sevmiş, fakat annelik mesleği çıkınca öğretmenliğini o zaman bırakmış. Annelik ona yazarlığın kapısını açtı. Kitap evliliğin aşkla devam etmesine yönelik, 29 farklı hikayeden meydana gelmektedir. Hikayelerin belli bir düzen takip etmemesi, farklı olaylardan bahsetmesi, okuyucunun kitabı sıkılmadan okumasına yardım etmektedir. Yazarın özellikle evlilikte kadın erkek ilişkilerinde dengeli değerlendirmeler yapması, genelde kadın yazarların erkekleri suçlayıcı tavırlarının dışında, yorumları erkek okuyucuların da eseri okumasına katkı sağlayacaktır. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Eşim Aşkım Olsun
Eşim Aşkım OlsunSema Maraşlı · Profil Kitap · 2017608 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Neydik Nolduk
Selamlar sevgili kitap severler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Bugün sizlere #neydiknoldukailesi #neslihanacu kitabından bahsedeceğim. Gümüşsoy ailesinde baba Engin tekstil işiyle uğraşmaktadır. Anne Seval o alışveriş merkezi senin bu mağaza senin gezmekte, sözde dostlarıyla sosyalleşmektedir. Büyük kızları Burcu
Neydik N'olduk Ailesi
Neydik N'olduk AilesiNeslihan Acu · 21930 okunma
BU GÜN 23 NİSANMI?
Bu gün 23 Nisan! Neşe dolamıyor maalesef insan! "Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtın aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız." 23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir
Bir zamanlar bir üstat varmış. İnsanlar konuşmasını dinlemek için toplanmış. Söyledikleri harikulade imiş, sevgi sözcükleri ona kulak veren herkesin ta yüreğine işlemiş. Kalabalığın arasında bir adam, Üstadın ağzından çıkan her sözcüğü dinlemiş. Gönlü yüce olduğu kadar alçakgönüllüymüş de. Üstadın sözleri bu adamı öylesine derinden etkilemiş ki
Sayfa 13
Peki deniz nerede?
Sekiz yıl Anadolu'da dolaştıktan sonra, sonunda İstanbul'a dönüyoruz, diye çoluk çocuk bizi bir sevinç almıştı. Bu anlattığım on yıl önce. İstanbul'a geldik, hiç olmazsa İstanbul'un tadını çıkaralım, deniz kıyısında bir ev tutalım, dedik. Ne mümkün... Deniz kıyısında bulamadık, denize yakın bir yer olsun dedik. O da olmadı...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
136 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Birkaç ay önce (11 Şubat 2024) hayatını kaybeden aynı zamanda senarist ve yönetmen olan Füruzan, İlk kitabı “Parasız Yatılı”yla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan ilk kadın yazarımızdır. Vefatından bir yıl önce ve 90 yaşında yayımladığı son öykü kitabı “Akim Sevgilim”de üç öykü var: Akim Sevgilim, Sesi Olmayan Türkü, Varoşlarda. Hepsinin
Akim Sevgilim
Akim SevgilimFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 2023293 okunma
96 syf.
10/10 puan verdi
Çocukluğumda bir varmış bir yokmuş diye başlayan masalları dinlediğimde veya okuduğum zaman hep tatlı tatlı rüyalara dalıp hayaller kurardım. Kahramanların yerine kendimi koyar, masalın içine girer maceradan maceraya koşardım. Cet Kayıp İnci'de annesinin okuduğu masalları bitiremeden uykuya dalan kahramanımızın karanlıktan korktuğunu itiraf
Cet Kayıp İnci
Cet Kayıp İnciÖzlem Özden · Düş Kurguları · 20242 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
Hamarat Momun’un ve sevgili isimsiz torununun masalları vardı. Ama en önemlisi boynuzlu geyik ana masalıydı. Her şeyin başladığı masal. Dağın eteklerinde üç hanelik küçük bir yerde yaşayan, annesi ve babası tarafından terk edilen sekiz yaşında bir çocuğun hayatını, hayallerini, oyunlarını okuyoruz. Öyle ki dedesi Hamarat Momun’dan başka ona sahip çıkacak kimsesi yok. Komşuları aynı zamanda akrabaları ama gelin görün ki akraba mı akbaba mı ? Sanki herkes her şeyin acısını bir Momun’dan bir de bu çocuktan çıkartmak istiyor. Ezdikçe eziliyorlar. Küçüğümüz tam bir hayalperest. Dedesinin hediye ettiği dürbünle hep beyaz gemiyi izliyor. Anne ve babasının o gemiyle gelmesini istiyor. Tek isteği bir balık olup o gemiye yüzerek ulaşmak ve buna gönülden inanıyor. Boynuzlu geyik anayı çok seviyor çocuk. Onu ve dedesini geyik ananın koruduğunu biliyor. Peki kendisi ve dedesi boynuzlu geyik anayı koruyabiliyor mu ? Cengiz Aytmatov’un karakterleri beni hep çok etkiliyor. Özellikle Momun beni derinden yaraladı diyebilirim. Kitabın sonunu okuyunca Momun için ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum. Mutlaka okuyunuz
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Nora Yayınları · 202070,2bin okunma
Çok çocuklu bir tarlayı gözüme kestirip, saldırıyorum. Altı yedi yaşlarında kara kafalı bir oğlan, ne olduğunu anlayamıyor. Kucağıma aldığım gibi okula. Bu yöntem iyi. Öbür sefer, yanıma Erdinç'i de alarak gidiyorum tarlalara. Çocuklar haberi almışlar, bizi görünce kaçmaya başlıyorlar. Surek avı taktiğini güdüyoruz. Erdinç'in kovaladığı çocukları ben çeviriyorum. Biz çocuklarla tarlanın içinde boğuşurken, anne ba balar sessizce izliyorlar vaziyeti. Tarafsız kalmaya karar vermişler belli ki. Bir saat içinde dokuz on çocuk daha yakalayıp aşılıyoruz. Geriye kalanlarla işımız daha zor ama. Hem yaşça biraz daha büyükler, hem de iyice deşifre olduk. Tarlalara kaçıncı gidişim hatırlamıyorum, bir ara, kenarından küçük bir derenin de aktığı geniş bir tarlaya daldım. Gözüme üç kişilik bir grubu kestirmişim. Dereye kadar kovalarsam orada sıkıştırırım diye düşünüyorum. İki tanesini Erdinç yakalamış, ellerinden tutmuş götürüyor. Bir tanesi dişli çıktı, iyi kaçıyor. Bir ara iyice yaklaştım ve eski ceketinin sırtından yakaladım. Tam sevinirken, birden sırtındaki ceketten sıyrılarak elimden kurtuldu. Elimde ceket kalakaldım orada. Kuyruğunu bırakan kertenkele misali, tepeye doğru hızını kesmeden koştu gitti. Yanıma gelen Erdinç'e gülerek, soluk soluga konuştum: "Tamam, bunu bırakalım. Ceketi çıkardı artık. Hak etti bence özgürlüğü!"
Sayfa 41 - İletişim YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.