Serinin ikinci kitabını bitirmiş bulunuyorum. Bu kitaptan daha çok keyif aldım diyebilirim. Konulara daha hakim olmam, karakteri hazmetmem ve lokasyonları tanımamdan dolayı seriden daha fazla zevk alıyorum diye düşünüyorum. Çünkü ilk kitapta biraz bocalamıştım. Bunlar haricinde üçüncü kitap için çok heyecanlıyım.
Yazarın dili, ilk kitapta olduğu gibi bu kitapta da oldukça yalın ve anlaşılır bir formda bulunuyor. Karışık betimlemeler, kafa karıştırıcı cümleler görmedim. Betimlemeler, konuyla ilgiyi olanlar ve mekanların tanıtımı, fiziksel özelliklerin aktarımı açısından bence oldukça düzeyliydi. Ne aşırıya kaçılmış ne de çok geri plana atılmıştı. Ben genelde fazla betimlemelerden sıkıldığım için bu durum hoşuma gitti.
Kurguya gelecek olursak, ikinci kitabın başında bir zaman kayması yok. Birinci kitaptan direk devam ediyoruz. Kurgu, bu kitapta daha da çeşitleniyor ve farklı maceralar karşımıza çıkıyor. Özellikle Aditi’nin, Norveç macerası en zevk aldığım kısımlardı. Sürekli o bölüm gelsin diye bekledim. Yazar, bilgi birikimini çok güzel harmanlamış kurguyla. Yine de ikinci kitabın sonu beni biraz sarstı diyebilirim.