Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama bir şeylerin tepetaklak gitmekte olduğu hissi vardı. Her şeyin çivisi çıkmıştı. Sefahat had safhadaydı. Çok fazla yoğunluk vardı. Çok fazla değişim. Çok fazla acıyla başa baş giden çok fazla mutluluk. Aşırı bir yoksulluğun yanında aşırı zenginlik. Dünya hızlanarak daha gürültülü bir yer haline geliyor, sosyal sistemler de caz müziği kadar karmaşık ve bölük pörçük şeylere dönüşüyordu. Bu yüzden bazı yerlerde sadeliğe, düzene, günah keçileriyle zorba liderlere, ülkelerin de dinler ya da mezhepler gibi olmasına karşı duyulan güçlü bir arzu vardı.
Sayfa 202 - Domingo Yayıncılık
Ülkeler geliştikçe o ülkenin insanları ölümle sonuçlanabilecek ilkel göç yollarını göze alamıyor, daha risksiz yolları tercih ediyor, ilkel göç yollarını, gelişemeyen ülkelerin ölümü göze alabilecek kadar umutsuz insanlarına bırakıyordu.
Sayfa 122 - weşanên aryenKitabı okudu
Reklam
"Fert başına düşen milli geliri on beş bin doların üstünde olan ülkelerin vatandaşlığına kapağı atmış ya da oralarda doğmuş ve Üçüncü Dünya ülkelerindeki sorunlar hakkında sanat eserleri ve­ren bütün orospu çocuklarından bahsediyorum! Cezayir'deki iç savaş hakkında bir bok bilmeden filmler çeken Fransızlardan, Türkiye'den bir bok
Sayfa 188 - Doğan Kitap, 47. BaskıKitabı okudu
ABD'nin dünya lideri ekonomik çıktısına veya zenginliğine katkıda bulunan bir diğer faktör, aşağıda işlenecek coğrafi, siyasal ve sosyal avantajlar sayesinde elde edilen yüksek kişi başına çıktı veya zenginliktir. Kişi başına çıktıyı veya geliri ölçmenin çeşitli alternatif yolları arasında, GSYİH veya kişi başına gelir, farkları düzeltilmiş veya
Bazı ülkelerin durumu. :/
Güneşleri onların asla parlamaz, Çoraktır tarlalar,kıt kanaat yeter, Yolları geçilmez olmuş dikenden, Orada ebedi kış hüküm sürer.
Gerçeğin sırlarını çözmek, yasalarını ortaya çıkarmak, insanoğlunun bilim ve sanattaki yaratıcılığına yolları açmaktır, ülkeler fethetmek değil. Bu anlayışını Atatürk 1923 yılında İzmir'de Türkiye 1. İktisat Kongresi'ni açış söylevinde daha açık, daha somut bir biçimde dile getirmiştir: "Fatihler Türk ulusunu peşlerine takarak kılıçla ülkeler alırken, kılıç sallayıp dururken ele geçen ülkelerin halkı kazandıkları bağışlar ve ayrıcalıklarla sabana yapışıp toprak üzerinde çalışıyorlardı. Kılıçla toprak alanlar sabanla toprak işleyenlere yenilmek ve sonunda yerlerini onlara bırakmak zorundadırlar. Osmanlıların başına gelen de budur işte! Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, güçlenmişler, bizim ulusumuz da böyle fetihlerin arkasında sergerdelik etmiş ve kendi yenik ve bitik düşmüştür. Bu, bir gerçektir ki tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde böyle olagelmiştir. Nitekim Fransızlar Kanada'da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi yerleşivermiştir. Bu uygar sapan'la döğüşçü kılıç savaşmasında en son kazanan sapan olmuştur. Saban, Kanada'yı kılıcın elinden almıştır. Kılıç kullanan kol yorulur, ergeç kılıcı kınına koyar ve kılıç da kınında paslanır gider, ama saban kullanan kol gün geçtikçe daha da güçlenir, güçlendikçe de daha çok toprağı alır ve işler"
Sayfa 63 - Cumhuriyet, Ağustos 1997Kitabı okudu
Reklam
Duygular, duygular, duygular. Bırak kentleri, bırak yapıların görkemini, yoksulluğunu, bırak yolları, istasyonları, insanları, yabancıları, sevdiklerini, çocukluğunu, ölen uzaklardaki insanlarını, bırak, bırak, bırak içinde seni kemiren seni bırak. Bak, nerelere varıyor gökyüzü. Hangi zamanlara. Hangi sonsuzluğa. GİT. Varışımdan yirmi saat sonra Viyana'dan uzaklaşırken, geniş trafik yollarının kavşaklarında gazete satan uzak ve yoksul ülkelerin kara insanları, gene acıya boğuyor beni. Yaşamlarının, sorunlarının güçlükleri, onları Orta Avrupa'ya sürükleyen yoksulluk karşısında hak edilmemiş mutluluklara, rahatlıklara duyulan öfke. Çelişkiler o denli iç içe ki, ne gitmekle, ne de kalmakla çözümleniyor. Giderek büyüyor. Öfkenin derin boyutlarında, huzursuzlukların acılarında.
Sayfa 47
73 yıldır bölgesinde bir huzur adası şeklinde mevcudiyetini sürdüren Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin jeopolitik konumundan kaynaklanan önemi bugün de devam etmektedir. Bölgede menfaati olan güçler menfaatlerine etkisi olabilecek güçlü bir Türkiye istememektedirler. Buna çevre ülkelerin tarihten gelen menfur emelleri de eklendiğinde ülkemizin devamlı bir tehdit altında bulunduğunu söylemek mümkündür. Ülkemizdeki birlik, beraberlik ve bütünlük, güçlülüğümüzün göstergesidir. Oysa ülkemiz üzerinde milli menfaatleri olan güçler GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE görmemek için bütün yolları denemektedirler. Bayrağımız, şanlı tarihimiz ve milli bütünlüğümüz yanında en çok yıpratılmak istenen eserlerimizin başında Atatürk ve O'nun düşünceleri gelmektedir.
Sayfa 32 - Harp Akademileri Basımevi, Mart 1996, İstanbul
Sen tüm kentten daha yalnızdın, okyanus gibi yalnızlık.. Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor.. Bazı günler elime bir et parçası alamıyorum, ya da o bütün bir cesedi andıran tavuklar. Kızartabiliyorum, ama yiyemiyorum… Yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.