Bir saattir kitap seçmeye çalışıyorum. Elime bir kitap alıyorum, okumaya niyetleniyorum geriye bırakıyorum. Anlatı okuyacağım diyorum, bir anlatı seçip okumak için gidiyorum, başlayamıyorum. Hikaye okuyayım diyorum, onu da bırakıyorum. Kitap seçme problemim her zaman vardı ama bu defa farklı bir şey de var bunun yanında. İçimde bir sıkıntı var.
Abartma Tozu
Kasabamızda neler oluyor? Nedir bu değişikler?
"Bir sabah uyandık ve bizim kasaba toptan delirdi.
Annem sağlıklı yaşam uğruna evi dev bir organik tarım alanına dönüştürdü.
Babaannem sevimli, minnoş pansiyonunu oteller zinciri yaptı.
Babam daha çok para kazanmak için eve uğramaz oldu.
Kuzenim ata binerken resim yapmaya, flüt
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
••
•
Oğuzhan Uğur ne güzel ifade etmiş; içimizdeki acıyı, sessiz çığlıkları..
—İnsan unutulmayanı nasıl hatırlatsın? Geçmeyeni nasıl ansın?
Deprem benim dünümde değil maalesef...
Yaşananlara çaresiz bugünümde. Benim de başıma gelir mi korkusuyla yarınımda..
Her an o korkuyla yaşamak, sevdiklerinin acı haberini almak bu hayattaki en son düşlediğimiz an değil mi zaten?
Tam 1 yıl önce çok büyük bir felakete uyandık. Belki bir çoğumuz orada değildik bedenen ama ruhen ve kalben hala oradayız. Günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıların, saçma sapan can sıkıntılarının ne kadar basit olduğunu gösterdi bu acı olay bizlere. Buradan takipleştiğimiz arkadaşlarımızın ölüm haberlerini aldık. Acı vardı acı... Hep bir umut dayan dediğimiz, güzel haberlerini beklediğimiz kardeşlerimiz oldu. Ailesini kaybeden arkadaşlarımızın, acı çığlıklarına merhem olmaya çalıştık hep beraber elimizden geldiğince... Unutmadık, unutamayız... O acı günü yaşanmamış sayamıyoruz maalesef.
Evet bazı acılar hiç geçmeyecek...
Bazı sesler kulağımızdan,
Bazı görüntüler gözümüzün önünden,
Bazı acılar yüreğimizden asla silinmeyecek...
Nefes almaya utandık hepimiz,
Milyonlarca keşke sığdırdık o anlara dair...
Kelimeler tükendi,
Hayatlar tükendi,
Umutlar tükendi...
❝Hissedilen her şeye cümle kurulamıyor..❞ diyor ya
Oğuz Atay cümlelerimiz, içimiz, ruhumuz, kalbimiz hep eksik kaldı o kara günden sonra...
😓
Rabbim tekrarını yaşatmasın inşallah bir daha 🙏
••
•
Anneannemin toprakla uğraşmaktan çatlayan ellerindeki kudrete inanıyorum. O eller ki Ankara’nın kavurucu sıcağında yıllar boyu toprakla muhabbet kurmuş. Evet doğru kelime bu olmalı, uğraşmak rekabet barındırıyor ama o dostluk, ahbaplık ilişkisiyle ömrünü ölçmüş, biçmiş, değerlendirmiş. Bu dostluktan ona kahve telvesinden nişane kalmış; ayasıyla
Zor bir geceydi benim için. Gece yarısı üçü geçiyordu. Son konuştuğum insana ölmek istiyorum ama intihar etmek gibi bir düşüncem yok demiştim. Ağladım biraz, yastığıma sarılıp uyudum. Yataktan mı yuvarlandım, ben mi kendime aşağı attım bilmiyorum. Durmak bilmeyen bir sarsıntı, yattığım yerden iki kez kalkıp yastığı aldım başımın altına ve yanıma.