Ruhun zedelenmesi, bizde olduğu gibi, ilkel insanda da töreye ters düşen, hastalık belirtisi bir olaydı. Biz bunları iç çatışma, nevroz, çıldırma diye adlandırıyoruz. Tevrat'taki Yaratılış bölümünde, Cennet simgesi içinde yer alan bitkiler, hayvanlar, insanlar ve Tanrılar arasındaki tam ve bütün uyum, boş yere anlatılmamıştır. Ruhsal oluşumun en başında, bilincin başlangıç noktasında kaçınılmaz günahtan söz etmek rasgele değildir: "İyiyi ve kötüyü tanıyarak Tanrılar gibi olacaksınız." ilkel düşünce için günah işlemek, nesnelerin ve evrenin belli belirsiz bilinciyle oluşmuş kökensel gecenin kutsal birliği olan "Yasayı bozmak" demekti. Bireyin birliğe şeytanca başkaldırışıydı. Uyuma karşı gerçekleşmiş uyumsuzluğun düşmanca tavrı, evrensel bütünlüğün dağılması demekti. Bu nedenle kutsal lanette şöyle denir: "Seninle karın, geçmişinle geleceğin arasına benzeşmezlik koyacağım: Bu senin kafanı ezecek, sen ise ancak onu topuğundan yaralayacaksın."
Ah iç duyum herşeyi anlamak zorunda değildin...
...İç duyum beş duyuma öylesine hükmediyor ki-inanıyorum buna -hayatı diğer insanlardan çok daha farklı görüyorum...
Sayfa 12 - Everest Yayınları - Açık Havada Düşünceler
Reklam
Evet. Hayırlı işler.
Traktörün her duruşunda Kasımcan yanına geliyor ve soruyordu: - Yoruldun mu Saadet? Biraz dinlen istersen. “Neden yanımdan hiç ayrılmıyor, küçük bir çocuk muyum ben!” diye biraz öfkeyle kendi kendine söyleniyordu o zaman Saadet. Ama Kasımcan hiçbir şey sormadığı zamanlarda da kızıyordu ona: “Niye bir şey söylemiyor bana? Canı mı sıkıldı, yoksa benden bıktı mı?”
Aşk bir paylaşımdır, sömürü değil. Aslında aşk hiçbir zaman çirkinlik ve güzellik kavramlarıyla düşünmez. Şaşırırsın: Aşk hiçbir zaman çirkinlik ve güzellik kavramlarıyla düşünmez. Aşk sadece davranır, yansıtır, meditasyon yapar; hiçbir zaman düşünmez. Evet, bazen biriyle uygun düştüğün olur; birden her şey uyuma kavuşur. Bu güzellik, çirkinlik meselesi değildir. Bir uyum, ritim meselesidir.
İktidar ve güç peşinde koşmayanlar, birbirleriyle mücadele içinde olmayanlar, nadiren uyuşma ihtiyacı duyarlar. Onlar daha ziyade, tek bir ağaçtan düşen yapraklar gibi, uyum halinde oracıkta kendiliğinden geliştirilmiş ilişkiler içinde bir arada savrulurlar.
Sayfa 179 - İletişim Yayınları, 31. BaskıKitabı okudu
Başka bir deyişle, Hegel, insanın gerçekten özgürleşebilmesi için, her şeyden önce onun özlemlerini karşılayıp, kendisini gerçekleştirmesini sağlayacak doğru ve rasyonel bir biçimde düzenlenmiş kurumlara ihtiyaç bulunduğunu öne sürer. Bu kurumlar, düzenlenişlerine ve yapılarına bağlı olarak, inşasını sınırlayabildiği kadar geliştirebilirler de.
Reklam
372 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.