Mülteci deyince uzaylı sanmayın sakın.
Şuradan onlar;
Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den ....
Fark ettiniz mi?
Mülteci çocuğun diğer söyleyiş şekli de şu :
Müslüman Çocuklar...
Hayatta karşılaştıkları tüm sosyal olguları sınıflara ayıran Japon toplumunun, yabancılar için de kesin bir çerçeve çizmemesi düşünülemezdi. Nasıl ki onlar bizim gözümüzde uzaylı ise, biz de onlar için uzaylıyız. Atalarımız ne demiş? "Bir uzaylı, öbür uzaylıya uzaylıdır." Herr Hans örneğine dönersek; Türkler bir Japon vatandaşına çok kısa süre içinde bizden biriymiş gibi benimseme yeteneğine sahipken biz bir Japon için her zaman "gaijin" kalmaya mahkumuz. Aradaki fark yetmiş yedi milletin kesiştiği bir coğrafyada yaşamakla, yüzyıllarca bir araya kapalı kalmanın getirdiği fark kadardır herhalde.
"Çok eskiden Orta Doğu 'da olduğu yerde dönen tahta bir direğe bağlı atlarla ok talimi yapılırmış. Haçlılar bunu Avrupa ya getirmiş. Atlıkarınca böyle doğmuş.Bir açıdan bakarsan atlıkarıncadaki atların sonsuz bir yarışa girdiğini görürsün.
Aslında tanıdığım herkes,her şey böyle bir yarıştaydı.İnsanlar,hayvanlar, şiirler, eşyalar... Manşetlerdeki düğmelerin ve tıraş bıçağındaki jiletlerin sayısı sürekli artıyordu.Muzik kulakları giderek büyüyor,kulaklar bununla rekabet edemiyordu.Arabalar benzin koklayıp asfalt yakıyor,atletler hap yutup pistleri hırpalıyordu. sinek gözlükleri ve şeftali çekirdeği gibi kasklarıyla dolaşan bisikletçiler,on yıl geriye gidilse uzaylı sayilabilirdi.İlki piyasaya çıkalı 30 yıl bile dolmadan,cep telefonları önce üç kat küçülüp sonra da iki kat büyümüştü.Bir tek ütüler yerinde sayıyordu. Ütüler,lokomotifin icadından beri buharliydi.