Ne kadar 100 temel eserden çıkarılması düşünülse de bence oraya çakılı kalması gereken eserlerden biri. Arkadaşlık -dostluk ve arkadaşlık-çıkar ilişkisini çok iyi yansıtan eserlerin başında yer alıyor bence ve bi çok okura kendini sorgulatabilen kendinden bi şeyler bulduran bi kitap.
ilk kez ilk okulda okumuştum .Hala unutamadığım yüzümde acı bi tebessüm bırakır bu kitap . Her hatırladığımda hem üzülür hem gülümserim.
Hoşuna giden herşeye dokunmadan duramayan başına işler açan ve teyzesine söz verip onu koruyup kollayan iki gencin yaşadığı serüvenler anlatılıyor kitapta .
Okurken bi ona bi diğerine hak veriyorsunuz veya kızıyorsunuz üzülüyorsunuz . Bazen birine böyle yapma diyor bazen diğerine hayıflanıyorsunuz içten içe.
Sonuna kadar ikisine de kıyamıyor insan . Tabi sonuna kadar hala kitabı bıraktığımda dudaklarımı ıslatan o göz yaşımı unutamam. Çok içimi sızlatmıştı bitirdiğimde bu kitap ...
Bir köşeye çekiliriz önce sonra farklı bir dünyaya dalarız, farklı kahramanlar tanırız bize benzeyen ya da hiç benzemek istemediğimiz. Dertleri derdimiz olur, mutlulukları mutluluğumuz. Onlarla üzülür, onlarla güleriz. Kendimizi unutuveririz. Küçücük bir andır belki ama kocaman duygular sığdırırız ona çünkü okudukça boşluklar doluverir hem ruhumuzda hem zihnimizde. Arınırız, dinleniriz ama en çok ta büyürüz çünkü okuyunca değişir insan. Bazen de okurken uyuyuverir insan. :)
Zaman elinize bir kitap alıp günün yorgunluğunu atma zamanı. Hepinize iyi okumalar ;)
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Hani bazen hayatın hengamesinden yoruluruz ve bir tek korunmalı evimizin duvarları içerisinde olduğumuz zaman ruhumuz dinlenir ve deriz,
" Evim, benim cennetim! " diye! Böyle zamanlarda,
" Evim de olmak, ne güzel! " derim.
Ailem ve kitaplarımın arasında sosyal hayatımı azaltarak ama okuduğum kitaplardaki kahramanların
Mahmut Makal köy enstitülerinin* karanlık köylere ışık olmaları için yetiştirdiği köy çocuklarından biridir. 17 yaşında İvriz Köy Enstitüsü’nden mezun olur ve kendi köyüne yakın bir köye öğretmen olarak atanır. 20 yaşında Varlık Dergisi’ne yazdığı Köy Notları’nı Bizim Köy kitabında toplar. Kitap çeşitli dillere çevrilir, iç ve dış basında yankı
Allah'ın Sevmediği Amel
ZULÜM
Zalim:Haksızlık ve zulüm eden, kötü kıyıcı, merhametsiz, gaddar kimse demektir.
Zulüm:Haksızlık, eziyet, işkence, baskı, adaletsizlik demektir.
Zulüm: bir şeyi kendine ait olmayan yere koymak, sınırı aşmak doğru davranmamak, günah işlemektir.
Mazlum:Zulüm görmüş, zulme, haksızlığa uğramış kimse
Fi, çi ve ardından pi... Ne kadar da güzeldiniz. Ne kadar da kitap olarak kalması gereken basitleştirilmeyi haketmeyen, herkesin karakterine göre birsey anladığı seri. İnsan sevdiği kitap dizi oluyor diye üzülür mü demeyin ben duyduğumda baya kızmıştım yazara.
Duygularımı söylemeden incelemeye başlamak istemedim açıkcası. Fi Çi ve Pi benim için
Hani hiç beklemediğimiz anda, beklemediğimiz birinden bir fenalık gelir ya başımıza... İnsan bir anda kifayetsiz kalıverir. Üzülür, öfkelenir vesaire. Halbuki bilirsiniz, insan işte. Grange, "Ne kadar renkli olursan ol, bir yanın daima siyahtır." der. Siz siz olun, karanlık yanınızı renklere boğun sevgili okur. Var olun.
Mustafa
Mahkeme salonunun önünde bekleştiğimiz, birbirimizi izlediğimiz, mübaşirin ağzına baktığımız toz ve rutubet kokulu koridor o gün hıncahınç doluydu. Karşımda başörtülü bir kadın, dizine ilişmiş kızıyla tipik bir boşanma davasını andırıyordu. Sağ tarafımda dikilmiş yaşlı amcanın her halinden bir arazi anlaşmazlığı akıyordu. Sandalyeleri birleştiren