Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İdama götürülürken, yalçın ve yüksek kayalıkların başından derin uçurumlara yuvarlanırken bile "Ah davam!" diyerek kendi hayatını değil, insanlığın saadetini düşünen bir yüreği yanığın sesi yankılanıyor gülen dudaklarında. Önceleri ıssız ve vahşi dağ başlarında çobanların bile duymadığı bu seslerin Batı'nın en yüksek kulelerinde ve saraylarında sada bulması gelecek adına ümit veriyor. Ümidim artıyor, yakınım hâsıl oluyor.
Sayfa 122Kitabı okudu
Birinci Dünya Savaşı
Birinci Dünya Harbi de süpriz şekilde yıkıma götürdü insanlığı... Hiçbir anane ve dayanak kalmadı. Kadınların eteği topuklardayken birden dizinin üstüne çıkıverdi. Klasik musiki, kapısında bir vahşi gördü, "caz " diye. Afrika vahşisinin müziği... Resim, şiir ne hale geldi? Kübik eşya, mimari vesaire...
Reklam
Euripides'in Bakchai
Bununla birlikte eski Yunanistan'da, terimi bugün anladığımız anlamda, "din" diyebileceğimiz, Olympos tanrılarıyla değil, çok doğal olarak kötü ün yapmış şarap ve esriklik tanrısı saydığımız Dionysos ya da Bakchos'la bağlantılı pek çok şey bulunmaktaydı. Ona tapınma sonucunda ortaya çıkıp, çok filozofu etkileyen, dahası,
Konstantiniyye Oteli
Bir şey kanıtlamak istiyordu onlara; yanlış olduklarını, yanlış davrandıklarını, yaratıcılığı yargılamak gibi olmayacak bir işe soyunduklarını, ne var ki kendilerine benzeyen insanların bütün uğraşlarına rağmen, tarih boyunca gerçek yazını engelleyemediklerini anlatacaktı. Sait Faik'e ne iş yaptığını soran hâkimin, yazar cevabını alması
Sayfa 244 - Yazarın hayal kırıklığına dair - Yazar Emre'nin Editör Nejat ve Eleştirmen HH "Hazakat Hisarlıgil" CevabıKitabı okudu
Uğur Mumcu,1967 yılında şöyle diyordu: ''Şimdi uygarlık ne vahşi temelleri ile Batı'nın ne de mistik inançlı Doğu'nun tekelinde değildir.Çağdaş ,insancıl,barışçı uygarlık,ancak ezilen ulusların kutsal isyanlarında saklıdır.Ezilen uluslar haklarını ezen ulusların ellerinden almadıkça barış yeryüzünde kurulamayacak;bunlar bir gün ayağa kalkıp Rusya'sı ile,Amerikası ile dünya devletlerini emperyalizmin tahtından indirip kendi uygarlıklarını,kendi ulusal kültürlerini yaratacaklardır.Bu uygarlığın önceliğini kırk yıl önce Mustafa Kemal Türkiyesi yaptı.Bunun öncülüğünü yapmak yine Türk halkının hakkıdır.Uygarlık sahibini bekliyor''
Sayfa 110Kitabı okudu
"Vahşi hukuk"un kulağa saçma geldiğinin farkındayım; bunlar birbirine zıt iki terim. Her şeyden öte, hukuk eğilim olarak bağlayıcı, sınırlayıcı düzenleyici ve medenileştiricidir. Hukuk kuralları güce dayanır; yabani insan davranışlarını biçilmiş çayırlara, çalılıklara ve uygar bahçelere sokup budamak ve terbiye etmek üzere hazırlanmıştır. Öbür taraftan vahşi, bakımsız, barbar, arıtılmamış, medeniyetsiz, zapt edilmemiş, inatçı, başıboş, (...) ile eş anlamlıdır. Aslında Kuzey Amerika'nın Vahşi Batı'sının özellikle vahşi olarak nitelendirilmesi de burada hüküm süren genel hukuksuzluktan kaynaklanmaktaydı. Aşmamız gereken şey, tam da vahşi ile hukuk, doğa ile uygarlık arasındaki bu yanlış ikiliktir. Çin sembolü Yin ve Yang gibi, bu kavram bir bütünün parçasıdır ve önemli olan da birinin diğerine üstün gelmesi değil, aralarındaki devingen dengedir. Yapmamız gereken, hukukun Yang'ının derinlerindeki vahşi Yin noktasını ortaya çıkarmak ve dolayısıyla Yin'in vahşiliği içinde hukukun özüne ulaşmaktır.
Sayfa 40 - 41Kitabı okudu
Reklam
Doğadan ayrı bir varlık olduğumuz mitinin gelişimi, esas olarak, Batı Avrupa kültürünün Galileo Galilei, Francis Bacon, Rene Descartes ve Isaac Newton gibi aydınlarına çok şey borçludur. (...) Galileo, (...) The Assayer adlı eserinde, doğanın kitabının matematik dilinde yazıldığını belirterek doğanın nitelikleri üzerinde duran bakış açılarını reddetmiştir. (...) Bacon, (...) özellikle, neden ve sonuç arasında bir ayrım yapılması gerektiğini savunuyordu ve bir teorinin doğrulanması ya da tersinin kanıtlanması için deneyin öneminin altını çizmişti. (...) Descartes, (...) meşhur "Düşünüyorum, öyleyse varım" önermesinden yola çıkarak, akıl ya da bilincin ve maddenin birbirinden tamamen ayrı olduğu ve birbiriyle bağdaşmadığı savını kurdu. Ona göre, biz insanlar, soyut ve mantıklı zihinlerdik ve adeta makinenin içine girmiş bir hayalet gibi bir şekilde fiziksel bir bedenin içine girmiştik. Akıl ve maddenin birbirinden tamamen ayrı olduğu ve çoğunlukla Kartezyen ikilik olarak adlandırılan bu anlayışın, dünyaya bakışımız ve onun içindeki yerimize ilişkin kavrayışımız üzerinde büyük etkileri oldu ve hala da olmaya devam ediyor. (...) Çalışmaları en sonunda Isaac Newton tarafından sentezlendi ve böylece Bilimsel Devrim olarak anılan şey tamamlanmış oldu. (...) İnsan bilincinin bu dünyadan ayrı olduğu gerçeği, insanları doğaya karşı daha üstün, kibirli ve hükmeder davranmaya teşvik eden dini inançlar ile eşleşerek doğanın insanlar için gelmiş bir varlık olarak görülmesine yol açtı. Yeryüzünü anne olarak gören düşünce de yok olup gitti.
Sayfa 62 - 64Kitabı okudu
797 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.