Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melike

''Bayılmıştım; ama bilincimin bütünüyle kaybolduğunu söylemeyeceğim. Geriye ne kadarının kaldığını belirlemeye ya da anlatmaya kalkışmayacağım; ama bütünüyle kaybolmamıştı. En derin uykuda... hayır! Hezeyanda... hayır! Baygınlıkta... hayır! Ölümde... hayır! Mezarda bile bütünüyle kaybolmaz. Aksi halde insanoğlu için ölümsüzlükten söz edilemez. En derin uykudan uyanırken bir rüyanın incecik perdesini yırtarız. Ama (o perde öyle ince olabilir ki) bir saniye sonra bile ne gördüğümüzü hatırlamayız. O baygınlık halinden çıkışın iki evresi vardır: birincisi zihinsel ya da ruhsal algılama, ikincisi fiziksel varlığın algılanması. İkinci evreye vardığımızda birinci evrenin izlerini hatırlayabilseydik, bu izlerin anlamını, ötedeki boşluğun anıları arasında bulurduk. Peki nedir o boşluk? En azından onun karaltılarını mezarın karaltılarından nasıl ayıracağız? Birinci evre olarak adlandırdığım evrenin izleri, onları istediğimiz zaman hatırlayamasak bile, uzun bir aradan sonra kendiliklerinden çıkıp gelmezler mi, nereden geldiklerine şaşırmaz mıyız? Hiç bayılmamış biri, parlayan korların arasında tuhaf saraylar ve tanıdık simalar seçemez; havada süzülen, çoğu insanın göremediği hüzünlü hayalleri fark edemez; yeni bir çiçeğin kokusuna kendini kaptıramaz; daha önce hiç dikkatini çekmemiş olan bir melodinin manasından heyecan duyamaz.''
Sayfa 32 - Can Yayınları
Reklam
'' ... Çok akıllı Odysseus ona karşılık verdi, dedi ki: 'Gerçekten çok akıllı görünürsün sen bana Amphinomos, Dulikhionlu Nisos'un oğlu olduğun nasıl da belli. Ününü, varlıklı bir adam olduğunu duymuştum onun. Madem aklın başında, madem ondan doğdun, şu diyeceklerimi iyice kafana koy. Yeryüzünde yürüyen ve soluk alan yaratıklar arasında insandan daha güçsüz bir yaratık beslemez toprak ana. Tanrılar ona sağlığını ve mutluluğunu bağışlar, o da, artık benim başıma hiçbir dert gelmez, der, ama mutlu tanrılar ona acılardan pay verince de, dayanamaz, nedir der, bu benim başıma gelen, oysa şu yeryüzünde yaşayan insanların kafasındaki ne, insanların, tanrıların babası Zeus her gün ne koyarsa o. İnsanlar arasında ben de mutlu sayılırdım bir zamanlar, ama gücüme güvendim, delilikler yaptım akla gelmedik, üstelik hem babama güvendim, hem kardeşlerime. İşte bu yüzden, doğruluktan hiç ayrılmamalı derim, tanrılar ne verirse şükretmeli ses çıkarmadan. ... ''
Sayfa 311 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
''Gerçeklik katlanılabilen bir şey değildir. Eğer portakal ağaçları bir toprağın üzerinde sağlam duruyor ve bol meyve veriyorsa, o toprak parçasıdır portakal ağaçlarının gerçekliği. Eğer diğerlerinin arasında bir din, bir kültür, bir değer yargısı veya bir davranış biçimi insana bu bütünlük hissini sağlıyor, unutulmuş yüceliği ona kavuşturuyorsa, işte o din, o kültür, o değer yargısı veya o davranış biçimi insanın gerçekliğidir.''
Sayfa 152 - Zeplin Kitap

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
''... Çukur nihayet kazıldı. ''Çukur yeterince derin, haydi koyalım içine,'' diye bağırdı tabutu taşıyan köylülerden biri. Herkes tabutun çukura indirilmesine yardım etti. Lacour Baba bu çukurda rahat edecekti. Toprağı tanıyor, toprak da onu tanıyordu. Çok iyi anlaşacaklardı. Toprak ona bu randevuyu vereli neredeyse altmış yıl olmuştu; ihtiyarın ilk kazma darbesiyle onu yardığı gün. Şefkat artık burada bitmeliydi, toprak onu almalı ve saklamalıydı. Ne güzel bir istirahattı bu! Duyacağı tek ses ot saplarını ezen kuşların hafif ayakları olacaktı. Başının üstünde kimse yürümeyecek, rahatsız edilmeden yıllarca evinde kalacaktı. Bu günlük güneşlik bir ölüm, kırların dinginliğinde sonsuz bir uykuydu.''
Sayfa 47 - Can Yayınları
''Özgürlük savaşı, elimizde olanları koruma ve saflığı bozulmamış deneyimlerimizi gelecek kuşaklara aktarma çabası olacaktır. Yazmak, kaydetmek ve yazdıklarımız üzerine düşünmek önemli. Bilgi ve haber selinin tutsaklığından ancak kendi haber ve düşüncelerimizi yazmakla, paylaşmakla kurtulabiliriz. Özel olaylara ve düşüncelere ilişkin günceler, hatıra defterleri tutabilir, bant kayıtları yapabiliriz. Bu yalnız, olup bitenler üzerinde düşünme olanağını bize sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda, gelecek kuşaklara bizler tarafından hazırlanmış bir açıklama niteliği taşıyacaktır. Biz gerçeğin kendisiyiz. Bırakın oyunlarını oynasınlar. İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır.''
Sayfa 95 - İletişim Yayınları
Reklam
''Ölüme doğru koşmuyoruz, doğum felaketinden kaçıyoruz ; onu unutmaya çalışan felaketzedeler olarak çırpınıp duruyoruz. Ölüm korkusu bizim ilk anımıza kadar giden bir korkunun geleceğe yansıtılmasından başka bir şey değildir. Doğuma bela muamelesi yapmak tiksindiriyor bizi, buna şüphe yok: Doğumun en yüce iyilik olduğu, en büyük kötülüğün ömrümüzün başında değil sonunda olduğu telkin edilmemiş miydi bize? Kötülük, gerçek kötülük gerimizde'dir, önümüzde değil. İsa'nın gözünden kaçan şeyi Buda kavramıştır: ''Üç şey bulunmasaydı dünyada, ey çömezlerim, Kusursuzluk olmazdı...'' Buda, ihtiyarlıktan ve ölümden önce, bütün zaaf ve bütün felaketlerin kaynağı olarak doğumu gösterir.''
Sayfa 10 - Metis Yayıncılık
Yine de şunu bil ki Panza kardeşim, zamanın silmediği anı, ölümün dindirmediği acı yoktur.
Sayfa 131 - Yapı Kredi Yayınları
Geri1433
6,5bin öğeden 6,5bin ile 6,5bin arasındakiler gösteriliyor.