Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Allah aşkına tekfirci ve vehhabiler beni de engellesin . Zira ben de risale-i nur okuyorum !
Vehhabiler
Bunların dinleri ve adetleri, ümmetin imamlarına ve âlimlerine, sofilerine ve salihlerine, evliya ve asfiyasına itirazdır.
Reklam
Hac
Mekke dünyanın her tarafından gelen hacılarla dolup ta­şıyordu: Kırımlı, Buharalı, Dağıstanlı, Rumelili, Çerkez, Gür­cü, Türk, Mağrib-i Aksâlı, Cezayirli, Tunuslu, Mısırlı, Cavalı, Hintli, Güney Afrikalı ve Sudanlıların yanı sıra Suriye, Yemen ve Irak gibi Arap ülkelerinden gelen hacılar vardı. İranlı ha­cılar da vardı. Herkes kendi yerel kıyafetini giyer, ülkelerinde üretilen mal ve hediyeleri getirirdi. Orada, Allah Teala’nın buyurduğu gibi bir ortam vardı: “Kendileri için birtakım ya­rarlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği hay­vanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar” [Hac 22/28]. İhrama girmiş hacılar “Lebbeyk! Lebbeyk!” diyerek yürürler. Aşağılık İbn Abdülvehhab ve onun takipçileri [Vehhâbîler]! Bu tevhid ve ihlas görüntüsü içinde nasıl şirki göre­ bildiniz? Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi Hac, İslâm dünyasının yıllık toplantısıdır. Hem bir farz yerine getirilir hem de yeni tanışıklıklar edinilip kardeşlik pe­kiştirilir. O yıl deniz yoluyla 137 bin hacı gelmişti. Suriye hacılarının başında meşhur Abdurrahman el-Yusuf Paşa vardı. Dedesi Said Paşa gibi Osmanoğulları sülalesine hizmet ettikten sonra, Türk İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelenlerinden biri olmuş ve eski efendilerine sırt çevirmişti.
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İslam
Kitapta İslamiyet üzerine işlenmiş konular var. İman ve İslam, islamın şartları, Vehhâbiler ve diğer mezhebsizler, kabr âzabı, Allahü teâlânın varlığına inanmak ,diğer dinler hakkında bilgiler mevcut.480 sayfadan oluşuyor,detaylı bilgiler vardır.Ağır bir kitap, fakat sabırla okunursa çok bilgileneceksiniz bundan eminim .Tavsiye ederim.
Herkese Lâzım Olan Îmân
Herkese Lâzım Olan ÎmânHüseyn Hilmi Işık · Hakikat Kitabevi · 2014242 okunma
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Geçmişten Günümüze Kabe’nin İşgali, Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara’nın 2015 yılında Rağbet Yayınlarından basılan 184 sayfadan oluşan bir kitaptır. Kitap sayfa sayısı az olmasına rağmen muhtevasındaki bilgi baz alındığında oldukça kapsamlı bir kitaptır. Kitap, İslam öncesi dönemden 1979 yılında yaşanan son baskına kadar olan süreçteki Kabe’nin
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgali
Geçmişten Günümüze Kabe'nin İşgaliMehmet Ali Büyükkara · Rağbet Yayınları · 201535 okunma
Hülasa: gök bu yüzden sarıdır :d
Bazı aklı evvel Vehhabiler şöyle derler: Siz Cenab-ı Hakk'ı her bakımdan insanlardan veya diğer varlıklardan ayrı tutuyorsunuz, tutmaya çalışıyorsunuz ama Cenab-ı Hakk ile varlıklar arasında her bakımdan bir ayrılık yoktur. Bazı bakımlardan Cenab-ı Hakk diğer varlıklarla ortaklık içindedir. Mesela varlık diyoruz, Cenab-ı Hakk var mıdır? Vardır. İnsan var mıdır? Vardır.
Sayfa 130 - Rihle Kitap
Reklam
"...ne (Vehhabiler gibi) tamamen tasavvufa karşı olmak ne de İsmaililer gibi şeriatı bırakıp sadece tasavvufla uğraşmak doğruydu. Hazret-i Peygamberin ve onun Eshabının izinden giden Sünnilerin, yani Ehl-i Sünnet'in takip ettiği yol, bu ikisinin arasındaydı."
Sayfa 153 - IQ Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
Bugün Vehhabiler, bu sertliklerin çoğundan vazgeçmiş görünmektedirler. Böyle olmakla beraber -aynen Şiiler gibi- Dünya'nın neresinde Müslüman varsa, orada faaliyet göstermekte ve Vehhabî inancını yaymaya çalışmaktadırlar. Mekke'deki "Râbitatü'l-Âlemi'l-İslâmî" teşkilâtı, bu faaliyetlerin merkezidir. Hâlbuki bir insanın küfürle ithamı çok tehlikelidir. Zira isâbetsizlik hâlinde bunu iddia edenin kendi kâfir olur. 329 329 Ebû Hureyre (r.a.) rivâyetiyle Rasûlullah (s.a.v.)'in: "Bir kimse, (mü min) kardeşine «Ey kâfir!» derse, onlardan birisi kâfir olur: " buyurduğu bildirilmiştir. (Sahih-i Buhâri, 5638 numaralı hadis) Aynı hadis-i şerif, Abdullah ibn-i Ömer rivâyetiyle Sahih-i Müslim'de de mevcuddur. (Sahih-i Müslim, 92 numaralı hadis)
Vahhabîlerin tekfir hareketleri: Halbuki Şefaat haktır, âyetle sâbittir.
"Amel, imanda dâhildir. Tevhid'den maksad, tevhîd-i amelidir (amelde birliktir). Tevhid'de Kelime-i Şehâdet yeterli değildir. Herhangi bir şeyi veli, vesile ve mürşid edinmek küfürdür. Allâh'ın sıfatları, hakikî sıfatlardır: Tevessül, küfür ve şirktir. Meleklerden, peygamberlerden ve ruhlardan meded ummak küfürdür. Peygamberden şefaat umulamaz. Peygamber'in ve Kur'ân'ın tebliğinden ayrı olarak, dine giren şeyler bid'attır: Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak küfürdür; ziyaret sapıklıktır. Amel'deki dört mezhebe cevaz vardır: lâkin itikaddaki mezhepler yasaklanmıştır. Tarikatlara girmek ise, küfürdür. Esaslardaki bu ayrılıklardan başka, fürûatta da bazı ayrılıklar ve farklılıklar vardır. Bunları da şöyle özetlemek mümkündür: Vakıf müessesesi bâtıldır: Bu anlayışa göre Vehhâbiler, girdikleri İslâm beldelerindeki bilhassa Mekke ve Medine'deki, muazzam Osmanlı vakıflarını dağıtmışlar ve yağmalamışlardır. ... Görülüyor ki ortada şirk sayılmayan tenkîd edilmeyen bir dînî hareket kalmamaktadır."
Filibeli Ahmed Hilmi a.g.e. .. sh:275
Vehhâbiler'in yeniden sahneye çıkışları, İngiliz emperyalizmi ile alâkadardır: Sultan Abdülhamîd, İngiliz emperyalizmine karşı, bir Hilafet propagandası ve siyâseti gütmeğe başlamıştır: Bu siyâset, saldırgan değil, savunma ve korunmayı esas alan bir mâhiyeti hâizdir. Bu sırada Suûdiler'i ve Vehhabiler'i, İngiliz oyuncağı olarak görüyoruz. Sultan'ın Hilâfet siyâsetine karşı, İngiltere, O'nu, kalbgâhından vurmak istemekte ve bunun için de Suûdiler'i ve bazı Jön-Türkler'i kullanmaktadır.
Filibeli Ahmed Hilmi a.g.e. .. sh:271 vd. (Ziya Nur ilavesinden)
Reklam
Kanlı Hareket: Vahhabiler, Mekke ve Meddine'yi kana bulayacak kadar..
Müslümanlar'ın geri kalmışlığını, onların hurafe ve bid'atlara saplanıp kalmalarıyla izah eden Abdülvehhab, fikirlerini önce söz ve yazı ile müdafaa ediyordu. Sonra Suudilerle birleşerek silâha sarıldı. Vehhabîler, 1800'lü yılların başında Mekke ve Medine'ye saldırdılarsa da geri püskürtüldüler. Fakat rahat durmayıp isyan ve ihtilâl hareketlerine devam ettiler. Hacıların yollarını kapattıklarından 1813 yılında Mısır vâlisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, onları tenkîle memur edildi. Kavalalı, oğlu Tosun Paşa'yı Mekke ve Medine'ye göndererek Vehhabîleri Necid'e kaçıp sığınmaya mecbur bıraktı. Osmanlı tarihinde devletin en sıkıntılı bir zamanına rastlayan Vehhabi isyanlarının tafsilâtı şöyledir: Abdülvehhab'ın fikirlerini Osmanlı'ya isyan için bir bahâne sûretinde benimseyen Suud Ailesi, XIX. asrın başlarında Necid'de fiilî bir "Çöl Emirliği" şeklinde ortaya çıkmış bulunuyordu. İlk olarak 1803 yılında Taif'i muhasara ederek ele geçirdiler. Şehri yağma ettiler ve ahâliyi kılıçtan geçirdiler. Bölgedeki Osmanlı askerlerinin azlığından istifade ederek Mekke'ye girdiler. Sonra Cidde'yi kuşattılarsa da başarılı olamayıp geri çekildiler. Mekke ellerinden alındıysa da Tâif Kalesi'nde tutunmaya muvaffak oldular.
Vehhabiler, Tarikat ve cemaatleri tamamen ret ederler. Tarikat liderlerinin Allah'a şirk koştuğunu ve Tevhit ilkesine aykırı hareket ettiğine inanmaktadırlar. Sufilik ve tasavvuf gibi kavramların dine sonradan giren bidat yani yenilikler olduğunu ve kesinlikle küfür olduklarını savunmaktadırlar.
Vehhabiler için mezar ve türbe ziyareti, evliyalar kültürü, şefaat kavramı tamamen küfürdür. Peygamberin dahi mezarına gidilip dua edilemez ve kendisinden şefaat istenemez. Mezarlıkların ziyareti yine Vehhabilik için küfür sebebidir. Mezarlıklar yıkılmalıdır.
Vehhâbîler insanların bir şeyhe bağlanmadan hakikate ulaşamayacakları iddiası sebebi ile tasavvufu da büyük eleştirilere tâbi tutmuştur. Onlara göre tarikat, başkalarını istismar etmek için bir vasıta ve mürşidin kendine çıkar sağlamak için girdiği bir yoldur. Bazı tarikatlarda uygulanan ateşe girme, şiş saplama gibi ritüeller şirktir. Tasavvufun İslam dışı kabul edilmesinin başlıca nedeni tasavvufun gereklerinden olan birçok ritüelin Vehhabîlik tarafından şiddetle reddedilmesidir. Üçlere, Yedilere, Kırklara inanmak, velîlerin ve zâ- hid kimselerin manevî güçlere sahip olduklarına inanmak, Delâilü'l-Hayrât okumak, rabıta yapmak gibi hususlar Vehhâbîler açısından kabul edilemez davranışlardır. Bu sebeple Vehhâbîler siyasî iktidarı ellerinde bulundurdukları dönemlerde ülkelerindeki bütün tarikat şeyhlerini ve tasavvuf erbabını uzaklaştırmışlardır.
Sayfa 369 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Bu dönemin Necd dışında gelişen ilk önemli hadisesi , Vehhabi kuvvetlerinin 13 Mayıs 1802 de Kerbela'ya düzenledikleri baskındır. Gadir-i Hum kutlama törenlerine rast getirilen bu baskında iki binden fazla Şii'nin öldürüldüğü bildirilmektedir . Abdülazizin oğlu Suud liderliğindeki Vehhabiler , Hz. Hüseyin'in türbesi içindeki altın ve gümüş süsleme ve eşyaları alarak Dir'iye'ye geri döndüler. Bu baskının peşinden Vehhabiler Suriye'ye yöneldiler. Şam kısa süre de olsa bir dönem Vehhabi işgali altında kaldı.
242 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.