Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
bugün oturdum ölümü düşündüm
kirli, acı bir su gibi yürüdü içime
dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım
bugün oturdum ölümü düşündüm
yağmur altında ya da karanlıkta
bir başıma kalmış gibi
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
Friedrich Nietzsche, Alışkanlıkların Tutsaklığı adlı kitabında şöyle der;
"Bütün bağlarımızın ve arkadaşlıklarımızın temeli nasıl da güvensiz, soğuk sağanak yağışlara ya da kötü hava şartlarına ne kadar da yakınız, herkes ne kadar da yalnız!"
Ve Hakan Günday şöyle ekliyor; "Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
Bu bir düzen ve herkesin bir görevi var. Bizim görevimiz ve fedakarlığımız yalnız kalmak, bunu başarmak! Çok düşünme fazla olur mu? İyi geceler sevgili okuyucu.
Ait olduğu yeri bulamamıştı çünkü. Kendini bulduğu her yere uyum sağlamış, işte ve eğlencede iyi olması sebebiyle, hakları için savaşma ve karşısındakinde saygı uyandırma isteği ve yeteneği sayesinde her zaman ve her yerde sevilen biri olmuştu. Ama hiçbir yere kök salamamıştı. Etrafındakileri memnun edecek kadar uyum sağlamış ama kendisi tatmin olamamıştı. Her zaman bir huzursuzluk hissiyle altüst olmuş, daima ötelerden gelen bir çağrıyı duymuş, kitapları, sanatı ve aşkı bulduğu ana kadar hep dolaşmış ve aramıştı. Sonunda buradaydı işte...
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
avareyim, asûdeyim, yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefâsız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür
Freud der ki: "İtiraf edilmemiş hiçbir his asla ölmez." Bilinçaltı dediğimiz çöplük, tamamen ertelenmiş, bastırılmış hislerle doludur. Hepsi, orda öylece nefes alır ve bekler. En alakasız zamanı, rüyaları ve mutlu anları mesela. Söylemeli bekletmeden her şeyi, hemen.
ne olur bir gün beni kapında olsun dinle,
öldür bendeki beni, sonra dirilt kendinle, çarpsan kara sevdayı en azından yüz binle,
nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle.
kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle,
ama her defasında geri döndüm seninle.
hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..
- yavuz bülent bakiler | şaşırdım kaldım işte