OKUNDUĞUNDA İZ BIRAKAN HARİKA BİR AŞK HİKAYESİ DAHA.... Mutluluğun Anahtarı Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyleyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm. Bir an da kasıldım ağzımı açamıyordum ama düşüncelerimi
Sayfa 198Kitabı okudu
İsveç Kraliçesi Christina'nın, henüz on dokuz yaşında iken, kendisine anlatılanların dışında tek bir denemesinden tanıdığı ve o zaman Hollanda'da yirmi yıldır en derin yalnızlık içerinde yaşamakta olan Descartes hakkında söylediği şu sözde büyük bir bilgelik vardı: M. Descartes est le plus heureux de tous les hommes, et sa condition me semble digne d'envie. * (Vie de Descartes, par Baillet. Liv. vii ., ch. 10.) * [ M . Descartes insanların en talihlisi ve en mutlusudur ve benim için için ziyadesiyle gıpta edilecek bir durumdadır. ]
Sayfa 42 - Say
Reklam
Yine ağırlık. Dönüp dolaşıp enseme binen ağırlık. Ne yapmalı? Nasıl kurtulmalı bu var olma ağırlığından?
Sayfa 26 - T.C. Kültür Bakanlığı Y.
"Lütfen beni uyandır! Kendimi hatırlamak istiyorum." Colin tepki vermedi. Kolumu aldı, parmak uçlarımı öptü ve beni sıkıca kendine çekti. Sanki üzerimizden yıllar akıp gitmişti; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış aynı anda. Sırtımda güneşin sıcaklığını, saçlarımda fırtınayı ve ensemde buz gibi kar tanelerini hissediyordum. Beni öpüp sivri tırnağını çok hafifçe sırtıma batırmadan önce, "Elveda, Ellie," dedi Colin. Bu acıyı seviyordum. Hatta şimdi beni ele geçirmeye çalışan kederi de. Ama Colin hala buradaydı. Hala bana bir şey yapamazdı. "Neden beni uyandırmıyorsun?" diye sorarak elimi yanağına koydum. Yüzünü ezberlemem gerekiyordu, tüm duyularımla. Sonsuza dek. "Veda etmek fazla acı verici olduğu için," diye yanıtladı ve Louis'in sırtına binip karanlığa doğru ilerlemeden önce bana son kez gülümsedi.
öyle bir cennet ki adalet, adaletsizliği unutmaktan geçiyor! muhteşem! olağanüstü güzellikte bir cennet! havası bile elmas tozlarıyla dolu. parlıyor! buz tutmuş elmas tozları! kristal tozları! öyle bir cennet ki güneşi, bir güneş resmi kadar ısıtıyor. öyle bir cennet ki beyaz güneşi gökyüzünde bir O harfi. kim, diye soruyoruz. seslerimiz dört duvara çarpıp dört kez bize "sen!" diyor. beyaz gövdeli zenci köpeklerimiz var. adları da var. ama onlar birer heykel. çağırınca gelmiyorlar artık. cennetin kapısını bekliyorlar. karla karışık toprağa gömülebilmek için kulakları dik donuyorlar! öyle bir cennet ki, paslı demirin bile aksakalı var. bizi saran tel örgüler beyaz angoradan örülmüş. havası havlamayı bırakmış, ısırıyor. beyaz ağzı etimizle dolu. bu yüzden sessiz bir ayaz var. saçaklardan sarkan mızrak dişleri ensemize saplanmış. gazete kağıdı gibi buruşmuş derimizde mor diş izleri, bekliyoruz. cennetten kovulmayı. bembeyazız. soğuk. donmak. çözülmek. tekrar donmak. daha fazla hiçbir şeye gerek yok, fiilleri çekmeye bile. herkes kalsın yerinde. bıraksınlar, yaslansın göğsüm sırtlarına, ılıklaşsın enseleri nefesimle. yavaş yavaş sokayım dilimi derilerine. aksın içlerine hayatımın zehri. yirmi adet mermi. muhteşem! hepinizi geberteceğim! ama hepinizi!
Affedersin, annen senden sonra başka çocuk doğurdu mu?" diye sordu .. Hayır, ne benden önce başka bir çocuğu oldu, ne de benden sonra," diye yanıtladım . .. Tek çocuğum. Niye sordun?" "Çünkü," dedi, "eğer annen senden sonra bir kez daha doğurmuş olsaydı, kesin erkek olurdu." .. Ya, öyle mi? Sen nereden biliyorsun?" "Surdan biliyorum: Köylü kadınlar, eğer bir çocuğun saçları, ensede aynen sende olduğu gibi minik bir kuyrukçukla bitiyorsa, ardından doğacak çocuğun erkek olacağını söylerler." Elimi enseme götürüp alaycı ve soğuk bir gülümsemeyle, "Ah, burada bir şeyim var demek ... Ne demiştin?" diye sordum. "Kuyrukçuk, dostum. Richieri'de böyle diyorlar," diye kar­şılık verdi "Ne olacak canım, bu önemli bir şey değil!" diye haykırdım. "Kestiririm olur biter." Parmağını hayır anlamında sallayan arkadaşım, "Her zaman izi kalır, dostum, kazıttırsan bile," diye ekledi.
Reklam
167 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.