XXXV
Kolay kafesli mendirek çocuğu
Bir uçtan bir uca yalnız
Tahta yangınları düşünür usanmadan
Anlaşılmaz dalgaların tarlasında
Düşer kalkar taşları boyar
Yandan kuyusunu gecelerin
Yarıklara dolmadan tuza bas
Bir şişe sarkıyor denizden
Bize doğru
Biz sabaha karşı
Sayfa 221 - Perçemli Sokak - Birinci Basım: Kasım, 1956, İstanbul, Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
Onu,sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.
Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.
Sevdiği nesnenin bir başkasına, sadece kendisinin ona hissettiği türden ya da daha yakın bir dostlukla bağlandığını hayal eden kimse sevdiği nesneye karşı nefret duyacak, diğerini de kıskanacaktır.
Kanıtlama: İnsan sevdiği nesnenin kendisine karşı ne kadar büyük bir sevgi beslediğini hissederse o kadar gururlanır, yani o kadar sevinir; bu yüzden sevdiği nesnenin kendisine mümkün olduğunca güçlü bir bağla bağlandığını hayal etmeye çalışır ve hatta bu ça bası ya da bu iştahı o nesneyi başka birinin de elde etmeyi arzuladığını hayal ederse daha da kabarır. Ama bu çaba ya da iştah sevilen nesnenin imgesiyle bastırılır, çünkü biz sevilen nesnenin bir başkasına bağlandığını ve kendi imgesine o başka ki şinin imgesinin de ekleneceğini varsayıyoruz; bu durumda söz konusu kimse kederlenecektir ve bu kederinin nedeni hem sevdiği nesnenin fikri hem de o başkasının imgesi olacaktır; yani hem sevdiği nesneden nefret edecektir hem de sevdiği nesne tarafından beğenildiği için o başkasını kıskanacaktır. Q.E.D
Geminin üç direğinde de, güneşin doğuşundan batışına dek adam vardır. Dümen başında olduğu gibi, orada da tayfa iki saatte bir nöbet değiştirir. Sıcak denizlerin güzel havalarında, direk başı hoş bir yerdir; hele hayal kurmayı sevenler, bunun tadına doyamazlar. Sessiz güvertelerin yüz ayak yukarısındaki direkler sanki bacağınızmış da, denizin üstünde yürüyormuş gibi olursunuz. Altınızdan, neredeyse bacaklarınızın arasından, denizin büyük canavarları akıp geçer; ünlü Rodos heykelinin bacakları arasından geçen gemiler gibi. Dalgalardan başka hiçbir şeyin bulandırmayacağı sonsuz enginlere dalar gidersiniz. Coşkun gemi, keyifli keyifli sallanır; uyku gibi tatlı meltemler eser; kendinizden geçersiniz. Sıcak denizlerdeki balina seferlerinde, çoğu zaman yüce bir huzur içindedir yaşam. Ne bir haber duyar, ne de gazete okursunuz; ikinci baskıların şişirme haberleriyle boş telaşlara düşmezsiniz; ne ev bark kaygısı kalır, ne iflas korkusu, ne paranın değerden düşme tehlikesi. Akşama ne yiyeceğim diye düşünmezsiniz hiçbir zaman, çünkü üç yıllık yiyeceğiniz sağlam fıçılara yerleşmiştir ve yemek listeniz hiçbir zaman değişmez.