Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Peki ya, tam sona yaklaşılırken ortaya çıkan, vatandaşların aklınıza gelebilecek her ahlaksal ya da toplumsal amaçla kurduğu çok sayıdaki gruba ne demeli: Paranın yerini takasa bıraktığı bir dönemde, yaşlıların kalabileceği huzurevlerinin artırılıp geliştirilmesi; okul çocuklarına vitamin haplarının dağıtılması; yatalaklar, eve bağımlı özürlüler için bir ziyaret servisinin kurulması; terk edilen çocuklar için resmî bir evlat edinme yasasının çıkarılması; “genç zihinleri zehirlememek” adına, şiddet içeren ya da “nahoş” olayların haberlerine sansür uygulanması; sokaklara dadanan serseri çetelerin önce tekdir, olmuyorsa kötekle yola getirilmesi; sokaklarda, çevrede, gerekirse kapı kapı dolaşıp insanlara “cinsel faaliyetlerine çekidüzen vermeleri” konusunda telkinde bulunulması; kedi ve köpek eti yememeye ikna edilmesi; vesaire vesaire – hedeflerin gerçekten de sonu yoktu. Komedi. Tam da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, durumu; evi yıkılır, çatısı başına çökerken, birinin aynanın karşısına geçip cildini incelemesi ya da kravatını düzeltmesi; aklı fikri eğilip o elden iri bir lokma koparmak olan bir yamyama, kraliyetin gamsız, lütufkâr elini uzatmak.."
19 Nisan 07
Maraş'ta Sütçü Imam o kurşunu niye sıktı? Şerefsiz bir düşman askeri, Müslüman bir kadının başörtüsüne el uzattı diye! Şimdi de ulusalcı güruh 'Çankaya'da başörtüsü istemiyoruz!' diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu birader? Kim kandırdı seni zavallı halkım? Açıkçası, başbakana ve partisine bir sempatim yok. Hatta kuşkulandığım bazı önemli meseleler var. Fakat şu statükocu zihniyeti de anlayamıyorum: Adamın cumhurbaşkanı olmasını bir türlü içlerine sindiremiyorlar. İyi de sistem böyle işliyor: anayasaya uygun: meclis kimi seçerse, o cumhurbaşkanı olur, ne var bunda? Ama bunların derdi başka: kendilerinden biri seçilseydi sorun yoktu; istemedikleri biri seçilecek oldu mu, cumhuriyetin tehlikede olduğundan bahsetmeye başlıyorlar. Arkadaş, ya dünyadaki emperyalist sisteme tümüyle karşı çıkacak kadar delikanlı olun ya da bu sistemin zavallı bir çarkı olmuşken, işinize gelmeyen gelişmeler olduğunda 'Cumhuriyet tehlikede!' çığlıkları atmayın: komik oluyorsunuz Sinağrit Baba sizin oltanıza kendini kaptırsa bile, sandalda çırpınırken görür hakikati: siz bu imtihanı kaybettiniz ey statükocular!
Sayfa 156 - İz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Birtakım insanlar sloganlar atarak yürüdüler: 'Çankaya'da türban istemiyoruz!' 'Türkiye laiktir laik kalacak!' Eşi başörtülü ya adamın, ondan. Hah ha. Ulan ne işler. Devlete sahip çıkmaktan bahsediyorlar bir de. Kuvayimilliyeci bunlar hesapta! Maraş'ta Sütçü İmam o kurşunu niye sıktı? Şerefsiz bir düşman askeri, Müslüman bir kadının başörtüsüne el uzattı diye! Şimdi de ulusalcı güruh 'Çankaya'da başörtüsü istemiyoruz!' diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu birader? Kim kandırdı seni zavallı halkım?
Sayfa 156 - İz Yayıncılık
Sloganlar atarak yürüdüler: 'Çankaya'da tür­ban istemiyoruz!' 'Türkiye laiktir laik kalacak!' Eşi başörtülü ya adamın, ondan. Hah ha. Maraş'ta Sütçü İmam o kurşunu niye sık­tı? Şerefsiz bir düşman askeri, Müslüman bir kadının başörtüsüne el uzattı diye! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu birader? Kim kandırdı seni zavallı hal­kım?
+1
Bir burjuva çıkıp da bize diyebilir ki: “Yahu! Siz sosyalistler, hem her şeyde amaç yok, sebep var; toplum herkesin istediği gibi gitmez, kendi kanunlarıyla yürür, diyorsunuz; hem de, öte taraftan Parti kuruyorsunuz, amacınız sosyalistliktir. Bu AMAÇ için işkence çekiyor, sürülüyor, öldürülüyorsunuz da, gene de AMAÇ uğrundan geri dönmüyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bir taraftan amaç yok dersiniz, öbür taraftan bir amaç için can verirsiniz. Devrim olacak diyorsunuz. Pekâlâ, bırakın olsun. Toplumun kanunlarını siz yapacak değilsiniz ya... Eğer toplumda bir devrim olacaksa, olur. Siz beyhude telef olmuyor musunuz? Vb... vb...” Bu kapitalist mantığı, küçükburjuva nemelazımcılığıdır. Bunun adına MUKADDERATÇILIK derler. Biz bu mukadderatçılara karşı kendi DEVRİMCİ görüşümüzü koruz. Devrimci görüş şudur: Olaylarda amaç yok sebep vardır. Sebepler zincirlenerek kanun olurlar. Bir şeyin kanununu açığa vurduk mu, o şeyin nereye gideceğini de kestiririz. Buna bilimde; ÖNCEDEN GÖRÜŞ derler. İşte insanlar için, AMAÇ “teorice” yoktur, fakat “pratikçe” amaç denilen şey, önceden görmektir. Yıldırım fabrikanın bacasına düşer. Bunu önceden görünce, elimizi kolumuzu bağlamayız. Bacayı yıldırımdan korumayı amaç biliriz, bir paratoner kurmak için uğraşırız. Kapitalizm ister istemez sosyalist devrime gidecek; bunu önceden gören İşçi Sınıfı, kendi devrimini bir amaç edinir. Burjuva toplumunun kör dövüşünden, zulmünden yüreği yanmış ne kadar sınıf, zümre ve insan varsa, hepsi de sosyalizmi önceden görmekte çıkarlı olur; bu görenlerin veya hissedenlerin en namuslu ve yiğit olanları sosyalizmi amaç edinir.
"Bu ne? Perhiz! Bu ne? Lahana Turşusu!.."
- … Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları, dini, üstünde değerlerin, ideolojilerin ve gücün aşılabileceği çok işlevli bir halka olduğunu öğrenene kadar , önlerinde gerçek bir engel olarak gördüler. Kurumsal İslâm'a karşı tavırları nefret dolu bir güvensizlikti. Burada onlar için, Voltaire'nin kiliseye duyduğu nefrete yakın bir vaziyet alış var. Yine de Voltaire Türk liderlerden daha özgürdü. Dini kurumun baskılarına maruz kalmasına karşın, dinin böylesi birincil işlevi olduğu bir halkı hesaba katmak zorunda değildi. Amacına ulaşmak için, M.Kemal, köylü kitlelerinin ya da taşralıların günlük yaşamlarında yeni biçimler benimsetmek için çok az çaba harcadı ve bunun yerine resmî din kuruluşlarına darbe indirmeyi yeğledi. Cumhuriyetçi lâiklik bu nedenle Janus gibi bir olaydı. İlerici yüzde Hilafet 1924'de kaldırıldı, ama diğer yüzde, 1950'lerdeki askerî eğitimlerde tepelerin "Allah, Allah" nidalarıyla yankılanmasıyla sonuçlandı...
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
Komedi. Tam da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, durumu; evi yıkılır, çatısı başına çökerken, birinin aynanın karşısına geçip cildini incelemesi ya da kravatını düzeltmesi; aklı fikri eğilip o elden iri bir lokma koparmak olan bir yamyama, kraliyetin gamsız, lütufkâr elini uzatmak...