Her orgazmıyla milyonlarca spermin ölümüne neden olan erkek, üretken döneminde ayda bir yumurta yitiren dişisinden çok farklı. Ne gibi psikolojik baskılar ve çatışmalar altında olabileceği bilimsel literatürde yeni yer almaya başladı. Orgazm olduktan sonra sımsıkı sarılmak isteyen eşini, bir kutu biraya, televizyona tercih etmesi, sessizlik araması ya da kaçarak yalnız kalmak istemesi kaç zamandır erkeğin bencilliğine, maçoluğuna bağlanmıştır. Oysa şimdi şimdi öğreniyoruz, kadın orgazm mutluluğunun doruğunu yaşarken, erkeğin sevişme sonrası “sperm soykırımı depresyonu” tabir edilen bir bunalıma girdiğini. Halbuki, “Otuzbir çekme, yüzünde sivilce çıkar! Cüce kalır, cehennemde diri diri yanarsın” safsatası bitmeye yüz tutmuştu. Psikologların mastürbasyonun normalliğini, ne kadar sağlıklı olduğunu vurgulaması, AIDS korkusu ve feministlerden ürktüklerinden ötürü mastürbasyonu cinsel ilişkiye tercih eden erkekler de son yıllarda bir hayli çoğaldı. Ancak terapistlerin sperm soykırımı depresyonunun gençlerde neden olabileceği ruhsal dengesizliklere eğilmesi, zaten seksten soğumuş erkeklere, mastürbasyon yollarını da kapıyor. Yoksa daha düne kadar İskandinav ülkelerinde, örneğin Norveç’te mastürbasyona “seksin en sağlıklı biçimi” olarak bakılırken, İsveçliler de “Att runka ar harligt” (mastürbasyon güzel şeydir) diyordu.