Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Pek çok Nazi'nin Yahudiler hakkındaki iddiaları (Yahudilerin Almanları sömürdüğü, onların kızlarına sarkıntılık ettiği) doğru dahi olsa Yahudi düşmanlıklarının patolojik olduğuna çünkü bunun Nazilerin NEDEN ideolojik konumlarını muhafaza etmek için Yahudi düşmanlığıma GEREK DUYDUĞUNUN gerçek nedenini baskı altında tuttuğuna dair bir akıl yürütebilir. Yahudi düşmanlığı meselesinde, Yahudilerin gerçekte ne olduğuna dair bilgi sahtedir. Gerçek olan tek bilgi bir Nazi'nin ideolojik fikrini sürdürebilmek için neden bir Yahudiye İHTİYAÇ DUYDUĞU sorusudur). Tam da bu bağlamda analistin söyleminin ürettiği şey, hastanın bilgisinin 'sapmış' hali, hastanın bilgisini hakikat seviyesine yerleştiren artı-element olan Efendi-İmleyen'dir. Efendi-İmleyenin üretilmesinden sonra bilgi düzeyinde hiçbir şey değişmese dahi aynı bilgi, öncekinden farkı biçimde işlev görmeye başlar. Efendi-İmleyen öznenin bilmeden tabi olduğu, jouissance'ın anahtarı olan bilinçsiz 'sinthome'dur.
Sayfa 714 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
Efendi söylemini hafife alarak, onu ivedilikle 'otoriter bir bastırma' olarak tanımlamanın anlamı yoktur: Efendinin hareketi, tüm sosyal bağı kuran harekettir. İdeolojinin kaynaştırıcı bağlayıcı gücünü yitirdiği karmaşık bir sosyal parçalanma durumu düşünelim: böyle bir durumda Efendi, durumu düzeltecek ve okunabilir kılacak yeni bir imleyen icat eden kişidir; tanımı gereği bu okunabilirliğe dayanan Bilgi ağını özenle işleyen üniversite söylemi Efendinin ilk hareketine bel bağlar. ...1920'lerde Almanya'daki Yahudi düşmanlığını düşünün: insanlar önlerini göremiyorlardı, hak etmedikleri askeri yenilgilere uğramış, ekonomik krizle tüm birikimleri eriyip yok olmuştu, siyasal başarısızlıklar ve ahlaki yozlaşmalarla boğuşuyorlardı. Ve Naziler tüm bunlar için tek bir neden ortaya attı -Yahudiler, Yahudi meselesi. Bunun altında Efendinin büyüsü yatar: ortaya atılan olumlu içerikte yeni hiçbir şey olmamasına rağmen Efendi söyleyeceklerini söylediği zaman 'hiçbir şey artık aynı değildir'...
Sayfa 712 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
Reklam
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Atsız, 3. Mustafa'ya kadar (iki yazmada 4. Mehmed'e kadar) olan padişahların cülus tarihlerini, karşılaştırmalı bir cetvel hâlinde verir. Yazmalardan birindeki İstanbul'la ilgili istatistikî bilgi, çok ilgi çekici ve değerlidir. Hicrî 985 (1577-1578) tarihinde, Halep Kadısı Zekeriya Efendi İstanbul'da bir teftiş yapmış ve şehirdeki Müslüman, kâfir, Yahudi mahallelerinin, camilerin, mescitlerin, imaretlerin, ilk mekteplerin, hankah, zaviye, kervansaray, çeşme, musluk, fırın, değirmen, kapan, hamam, bozahane ve kiliselerin sayısını vermiştir. Buna göre o tarihte İstanbul'da 3973 Müslüman mahallesine karşılık 4585 kâfir (Hristiyan) ve 2585 Yahudi mahallesi bulunmaktadır. Cami, mescit, mektep, zaviye, çeşme gibi kurum ve binaların çokluğunu da dikkate alan Atsız, bu kısa, fakat önemli bilgi hakkında şu yorumu yapar: "Bu rakamlar, on altıncı Milâdî asırda, mahallelerin sayısına göre şehirde Türklerin sayı bakımından henüz çoğunluk sağlayamadıklarını, fakat sosyal müesseselerin göz kamaştıracak kadar çokluğu ile şehri Türkleştirip Müslümanlaştırmak için ne hummalı bir faaliyet gösterdiklerini ispat eder." (Atsız 1957: 50).
İttihatçıların Adamları
Padişaha tahttan indirildiğini tebliğ eden heyetin içinde kimlerin bulunduğuna bakmak, durumu anlamak için yeterlidir. Biri "Emanuel Karaso" isimli Yahudi ki, bu Yahudi, İtalya'dan para alıp devlet sırla- rını satan bir casustur. Aynı zamanda da Selanik milletvekilidir. Daha önce de Ab- dülhamid'den Filistin'de Yahudiler için top- rak isteyen heyetin içinde bulunmuş, ret cevabı alınca padişaha kinlenmiştir. Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için en büyük engel saydığı Abdülhamid'in tahttan indirilmesi onun açısında zaruridir. İkincisi, Ermeni senatör Aram Efendi ki, daha önce Sultan Abdülhamid'e suikast yapacak kadar ileriye gitmiş Ermeni çetecilerle her zaman irtibat hâlindedir. Emeli, Osmanlı Devleti'nin yaşaması değil, parçalanmasıyla Doğu vilayetlerimizde Erme- nistan Devleti'nin kurulmasıdır. Üçüncüsü, jandarma paşası Arnavut Esad Toptani'dir. Bu adam padişahın tahttan indirilmesinden ancak birkaç sene sonra Arnavutluk'un istiklali için Osmanlı Devleti'ne silah çekmiş, çetecilik yapmıştır. Dördüncüsü, Gürcü Arif Hikmet Paşa'dır. Sonradan ismi bazı skandallara karıştığı hâlde aralarında bulunan yegâne insandır.
Sayfa 500 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Artık Lozan'a gidecek "Türk Murahhas Heyeti" hazırdı. Bu heyetin içinde biri var ki, çok ilginç bir kişiliktir: Yahudi Hahambaşısı Hayım Naum Efendi... Alliance Israelite Universelle isimli bir Yahudi kuruluşunun bursuyla Paris'te Ruhani Okulu'nda öğrenim görmüştü, mezun olduktan sonra da bir süre Paris'teki Yahudi okullarında ders vermişti. Nihayet İstanbul'a döndü ve II. Meşrutiyet'in (1908) ila- nıyla görevinden istifa eden Moşe Levi'nin yerine haham- başı seçildi. Bu görevini 1919'a kadar sürdürdü. Bu görevi sıra- sında, Filistin'de bir Yahudi devleti kurma fikrini savunan Siyonist Yahudi liderlerle içli-dışlı oldu. 1923'te Türk heyetinde yer alarak Lozan Barış Konferansına katıldı. İsmet Paşa'nın özel tercümanı ve danışmanıydı. Görüşmeler sekteye uğrar gibi olduğunda İngiliz heyetiyle (özellikle heyet başkanıyla) İsmet Paşa arasında arabuluculuk yapıyordu... Bu "hizmetlerinden dolayı Ankara hükümeti tarafın- dan "Efendi" unvanı verilerek ödüllendirildi (ama bir süre sonra hacı, hoca, bey, efendi, paşa unvanlarıyla birlikte bu unvan da yasaklandı). Derler ki, Hayım Naum Efendi İsmet Paşa'ya akıl hocalığı yaptı, hilafet pazarlığının en hararetli ve hareketli ismi oldu...
Reklam
Kaçmaya çalışmak, yakalanınca başlarına gelebilecek katmerli felaketleri bildikleri halde buna yeltenmek, bir esaretin umutsuzluk derecesiyle orantılı görünmektedir. Heberer de kaçmayı dener. Kahire'den İskenderiye'ye vardıklarında yeniden hapishanelerine yerleşirler. Buradan kurtulmak için duvardaki taşları sivri tahta parçalarıyla gevşetmeye başlarlar. Hayli kalın olan duvarda birkaç gece uğraşıp didinerek bir delik açmayı başarırlar. Hatta duvarın öte tarafındaki aydınlığı bile görürler. Sabaha karşı deliğin nereye açıldığını gördüklerinde hayal kırıklıkları çok büyük olur: bir Yahudi'nin avlusuna! Hemen başlarına daha büyük bir bela açmamak için taşları usul usul yerleştirirler.
Nasipsizlikten sana sığınırım Allah'ım.
İMAN لا İLE BAŞLAR TAĞUT NEDİR? ALLAH SEVGİSİ ile TAĞUT SEVGİSİ ASLA BİR ARADA BULUNMAZ. “(Ey Peygamber!) Sana indirilen ve senden önce indirilmiş olan Kitaplara inandıklarını iddia eden şu ikiyüzlülerin hâllerine bir baksana; (hem Müslüman olduklarını söylüyorlar, hem de Kur’an’ın hükmünü terk edip) tağut’un, (yani Allah’ın hükümlerini hiçe
Resulullah Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Veselem) bir gün Kur'an kalkacak buyurdu: Sahabelerden birisi de: "Ya Resulullah! Biz Kur'an'ı okuyoruz ve onu çocuklarımızada öğretiyoruz, Kur'an nasıl kalkacak?" dedi. Peygamber Efendimiz de; "Anan senin ağlasın, bende zannettim bir şey biliyosun. Yahudi ve Hıristiyan'ında kitapları ellerinde duruyor ama ona bakmadıkları için ne fayda." Cenab-ı Hak Kur'an'ı muhafaza edeceğini söz verdi ama sen onunla amel etmedikten sonra re fayda verir? -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hazretlerimizin Sohbetleri 4
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
795 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.