Filistin için techir, Suriye için tedhiş ve Hicaz için ordu kullandık. Yafa kıyılarında Balfur’un beyannamesini bekleşen hesaplı Yahudiler, bu uğurda kafa değil, bir portakal bile feda etmediler. Hicaz ayaklandı; Suriye ise sustu. (Balfour Deklarasyonu, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında Dışişleri Bakanı Lord Balfour nezdinde, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını desteklediğini açıklamasıdır.)
Sayfa 43 - Milli Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Efendimiz Medine'ye hicret edip Müslümanlar burada yaşama- ya başladığında Medine'de çoğunluk Yahudilerdeydi. Arap müş- rikler Yahudilere nazaran daha azınlıktaydılar. Müslümanların gelişiyle birlikte Medine çok dinli bir yapıya kavuşmuş. Farklı dinden insanların bir arada yaşamaları için Peygamber Efendimizin ve diğer dinlerden reislerin imzaladığı bir senet vardır. Biz buna Medine Senedi diyoruz. Magna Carta'dan çok önce olan bu söz- leşme, farklı dinlerden insanların bir arada yaşama şartlarını düzenliyor. Ki bu senet ve sözleşme insan ve hürriyetleri konu- sunda Müslümanlar için temel bir referanstır. Zirâ bu, Allah'ın emri ve Hiz. Peygamber'in tatbikiyle var olmuş bir senettir. Hz. Ömer'in Kudüs'teki tatbikatı da bu senedin rühuyla olmuştur. Sonrasında Selahaddin-i Eyyübi'nin Kudüs'ü de böyledir. Bu da yetmez, 1517 ile 1918 arasında Osmanlı'nın Kudüs'ünde de aynı rüh yaşar. Ne yazık ki “Medine Senedi”nden toplumumuz haber- sizdir. Ne insan hakları beyânnamesi, ne Kopenhag Kriterleri ve ne insan yapısı bütün sistemler Medine Senedi'ndeki insan ilişki- leri düzenlemesinin zerresi etmez. Medineli Yahudiler, Hayber Yahudileriyle gizli anlaşma yapıp Medine'deki Müslümanlara hıyânet etmeselerdi bu senetteki şartlara göre, din ve vicdan hür- riyeti dâhil hürriyetlerin tümüne sahip ve bütün haklarını kulla- narak insan gibi yaşayacaklardı. Ama ihânet ettiler. Medine'den çıkarıldılar.
Reklam
Yahudiler hiç değişmeyecek galiba
Es'ad'ın hastalığı gün geçtikçe agırlaşınca Yahudiler bir propaganda baslattılar. Dediler ki: "Muhammed nasıl bir peygamber ki kendi arkadaşını bile iyileştiremiyor, daha bir hastaya şifa veremeyen nasıl peygamber olur?" Efendimiz (sas) bunu duyunca: "Onlar bilmiyorlar mı ki şifa veren Allah'tır, Allah şifa vermeyince ben ne yapabilirim ki" dedi.
Kıbrıs meselesinde Yahudi de bizi terketti!. Zaten Osmanlı İmparatorluğunu kim parçaladı? Türk milletini iktisaden soyan, siyasi sahada başına türlü belalar, dertler açan Yahudiler değil midir?.
İnsanların kalpleri evlere benzer. "Evler üç çeşittir. Birincisi kralın evidir ki burada kralın hazinesi, stok yaptığı malzemeleri ve mücevherleri vardır. İkincisi normal bir kişinin evidir. Bu evde de kralın hazineleri ve eşyaları gibi olmasa da o kişinin değerli eşyaları vs. vardır. Üçüncü ev ise tamamen boş olup hiçbir eşya bulunmaz. Şimdi bir hırsız gelmiş olsa hangi evi soymak ister? Eğer boş eve girmek ister dersen bu imkânsızdır. Çünkü boş evde çalınacak bir eşya yoktur! Bu nedenle İbn Abbas'a: ''Yahudiler ibadet ederken kendilerine vesvesenin gelmediğini söylüyorlar'' diye sorulduğunda o: ''Şeytan harap olmuş bir kalbi ne yapsın ki?'' cevabını vermiştir.
Dünya üzerinde faşistin ne kadar iğrenç bir tarihçesi varsa, komünistin de o kadar saf, kötü bir geçmişi vardır. Ne de olsa ikisini de insan icat etmiştir! Hele günümüz kapitalizminin patronu Yahudiler ile zamanın Yahudisi Marx’ı düşündüğümüz zaman, Yahudilerin de Hıristiyanlar kadar ikiyüzlü darı gibi her yerde biten yaratıklar oldukları anlaşılabilir. Eğer geçmeseydi Kuranıkerim’in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinine sadakatine inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki! Kimse gelip anlatmasın bana insanın iyiliğini, din kitaplarını. Ben sadece mucizeleri kabul ederim. Onlara inanmak, insan zekâsının kötü tarafından çıktığı belli olan yazılara inanmaktan daha kolay. Kızıldeniz’in yarıldığına, gerektiğinde kadının dövülebileceğinden daha çok inanıyorum. Çünkü mucize bana daha temiz geliyor. Ne birinin çıkarına, ne de bir başkasının zararına binlerce yıl önce bir denizin yarılmış olması. Ya da bir mağara girişinin örümcek ağıyla kapatılması.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.