Kitabın kapağını açtığınız andan itibaren Yaşar Kemal sizi Çukurova' nın bereketli topraklarına götürüyor.Memed ile beraber koşuyor, ağlıyor, gülüyorsunuz.Çakırdikenlğinde yürürken dikenler ayağınızı kanatıyor.İntikam aradığınız soğuk, karlı günlerde dizlerinize kadar kara batıyorsunuz. Tüfeğin, çıkının ve fişeklerin ağırlığını tüm vücudunuzda hissediyorsunuz. Omuzlarınız ağırıyor. Kimi zaman dağın başında " Benim ne işim var burada , ben adam öldüremem" diyor; kimi zaman Seyran' ı , Hatçe' yi düşünüyorsunuz. Sonra Hürü Ana'yı özlüyorsunuz. "Yavrum, Memedim " diye size sarılmasını istiyorsunuz.Müslüm oluyorsunuz sonra; Yüzbaşı köpeğinizi vurduğunda dünyanın durduğunu hissediyor, kanlar içindeki köpeğinize sarılıyorsunuz.Her Müslüm oluşunuzda Yüzbaşını öldürmek için yeminler ediyorsunuz.Aylarca dağ başında kalıp bitleniyor, sıcak bir banyonun hasretini çekiyorsunuz.Öldürdüğünüz her zalimin ardından büyük bir boşluğa düşüyorsunuz ama son sürat atınızı sürmeye devam ediyorsunuz. Çünküleyim tam o boşluğu hissettiğiniz anda Kertiş Ali' nin kemiklerini kırdığı bir fıkarayı görüyorsunuz.O fıkaralar sizin gözünüze bakıyor, gözünüzde incecik bir ışık beliriyor ve atınızı sürmeden önce onlara son kez bakıp" gene geleceğim" diyorsunuz.Gene geleceğim...