Kemal Ateş dilin varsıllığı için şunları söylüyor:
"Öteden beri 'dil' deyince 'sözcük' anlaşılmıştır; 'anlamı olan en küçük birim' biçimindeki artık kabul edilmeyen tanımlardan dolayı bu yanılgı çok uzun sürdü. Oysa günümüzde sözcük önemini yitirmiş, yerini 'biçimbirim'e bırakmıştır. Sözcüklerin içindeki parçaları işlevleri ve anlamları bakımından hiç dikkate almadan yalın bir bütünlük olarak gören yaklaşım artık terkedilmelidir. Ardıllar da öncüller gibi biçimbirim olup, en az onlar kadar önemlidir. Ardılları sözcük içinde sözcük ya da 'içsözcük' gibi görmek de olasıdır. Bu nedenle dillerin gücünü anlamak için sözcük sayısını karşılaştırmak kadar ardıl sayısını karşılaştırmak da önemlidir. Bir başka deyişle, bir dilin zenginliğinde öncül biçimbirimler kadar ardıl biçimbirimler de önemlidir."
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve
Şimdi yalın ve gururlu bir dil sıkıyor bizi, yalnız
Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla.
Yıpranmış bir güzellik gibi, ki yıpranmış dünyamız
Alışkındır kırışıklarını gizlemeye allıklar altında...