İnsan doğabilmek mi, insan kalabilmek mi? Oysa insan sayılabilmek için insan doğabilmek yetmez ki. İnsan olabilmek merhameti, vefayı, adaleti içinde barındırabilmekle mümkün. Kime sorsan herkes adil, herkes merhametli, herkes vefalı, herkes insan. Ta ki gerçekten adaletini, vefasını, merhametini göstereceği bir olay vuku bulana kadar. Sonra?
İlk kez 51’inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında Akdeniz Üniversitesi’nde sergilenen ve küratörlüğünü geçtiğimiz yıl 10’uncu yılını kutlayan Bant Mag. dergisinin gerçekleştirdiği “100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı” sergisinde Selvi Boylum Al Yazmalım’dan Ah Güzel İstanbul’a, Vurun Kahpeye’den Yalnızlar Rıhtımı ve Sevmek Zamanı’na hafızalardan silinmeyen 100 filme dair 20 illüstrasyon sanatçısının çalışmaları yer alıyor.
İllüstratörlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinemacılar ve akademisyenler arasında yaptığı anket sonucunda belirlenen film listesini temel alarak beşer film seçip ürettiği çizimler; portreler, film sahneleri ve afişlerinden oluşuyor. Çizerler arasında çok sayıda genç yetenek var. Gökhan Akbaba, Saydan Akşit, Aykut Aydoğdu, Ezgi Beyazıt, Ethem Onur Bilgiç, Furkan ‘Nuka’ Birgün, Vardal Caniş, Can Çetinktaya, Berkay Dağlar, Burak Dak, Sedat Girgin, Sadi Güran, Mark Hale, Murat Palta, Naz Tansel, Asuman Tanyaş, Duygu Topçu, Mert Tügen, Ada Tuncer ve Mehmet Uluşahin’in çizimleri projede yer alıyor.
Sergi, pazartesi günleri hariç her gün TÜRVAK Müzesi Sergi Salonu’nda 10.00 - 18.00 arasında gezilebilir. :)))))))
hafifletici sebepler
sükunumun takriririni bilene kadar
konuştuğum hep gevezelik
herkes gevezeydi çünkü
dil bilmeyenler bile
bile bile yalnızdık
kalabalık bir yalnızlar ordusuyduk
tavşan bu kadar güzel olmasaydı
Ne olabilirdi ki, ne bekliyordun bu mağlubiyetin sonunda? Bu müthiş yenilginin sonunda sana bir madalya mı takmalarını bekliyordun? Bilmez misin madalyalar sadece kaybedenleri avutmak için küçük BÜYÜK bir kandırmacadır. Biliyorsun ama sana ille de oynayacaksın ve kaybedeceksin dediler. daha oyuna girmeden kaybedeceğini bilmiyor muydun? Evet. Ne bekliyordun kaybettikten sonra etrafına toplanıp müthiş oynadın, çok güzel bir mağlubiyet aldın hayata karşı. Seni alkışlamalarını mı bekliyordun? Çevrende kalacaklarını mı düşünüyordun. Aa hayır herkes biliyordu kaybetmenin bulaşıcı olduğunu ve seni oracıkta bıraktılar, tek başına, yapayalnız.. Kaybedenler mi yalnız yoksa yalnızlar mı kaybeder bilmiyorum ama emin olduğum tek şey ikisinin de çok yakın arkadaş olduğu ve birbirlerine çok iyi davrandıklarıdır
"Yeni Yalnızlar Çağı" Elinde telefon, tespih tanesi gibi tuşlar, kaygan bir ekran üzerine sinen parmak izleri ve ardında giderek büyüyen yalnızlık. bilişim gelişiyor, yalnızlık derinleşiyor. yeni biçimiyle daha bir kederli.
Kumral bir çocuğun yaz öyküsü bu
Şarkılarla geçtim aranızdan
Yalnızlar gibi susup uzun uzun
Düşlüyorum bu kenti
Ahh, bir aşk gibi
Şarkılar bir çığlığa sığınmaksa
Şimdi, sonsuz bir yangın gibi
Sevmesem öyle kolay çekip gitmek;
Yaralı bir kuş gibi