Dino Buzzati'den okuduğum ilk eser ve son olmayacağını hissettiren bir eser.
1940 yılında okuyucularla buluşan bu eser bence sıradışı duyguları barındırıyor. 30 yılını bir umuda bağlanıp heba eden bir askerin hikayesini anlatıyor. Eserde bitmek bilmeyen umut, kasvet, yalnızlık, unutulmuşluk, haksızlığa uğramak, hak edilen degere ve mertebelere ulaşamamak , kaybetmek, kandirilmak, gözden cukarilmak, değişmek, alışmak, bağlanmak gitmek isteyip de gidememek ... gibi çok sayıda kavramla karşılaşırız. Gerçekleşmeyecek söylentiden öteye geçmemiş bir hayale bağlanıp ömrünü adayan Drago 'n aslında bize herkesin içine hapsolduğu bir Bestiani Kalesi vardır diye düşündürüyor. Beni özellikle erkileyem cümlelerden bazilarini asagida paylaşacağım.Herkese keyifli okumalar dilerim.
"Evi bile, hâlâ sevdiği evi bile, gittiğinde ruhunu açıklanması zor bir acıyla dolduruyordu. Ev, her seferinde neredeyse bomboş oluyordu, annesinin odası bir daha asla dolmamak üzere boşalmış, Giovanni'nin erkek kardeşleri tamamen ortadan kaybolmuşlardı; biri evlenmiş ve başka bir kente yerleşmişti, diğeri ise sürekli seyahatlerde oluyordu; odalarda artık bildiği bir yaşamın izleri yoktu, sesler aşın derecede yankılanıyor, camları açıp, güneşin içeri girmesini sağlamak da hiçbir işe yaramıyordu"h