Geçen gece yatağım ıslanmıştı yine. Annem kızdı. "Koca herif, utanmıyor musun yatağa işemeye!" diye azarladı beni.
Ama ben işememiştim ki! Hani Miki'li bir külotum var ya. İşte o Miki işemişti. Annem bana iftira etti, di mi İnci?
"Evet, ölüme mahkûm olduğu için, her şey boştur. Bu cihanın kâşanesi kum üstüne yapılmıştır."
"Hararet ve su, benim yatağım ve yastığımdır; yanmak ve boğulmak. İşte benim ayinim!"
Gazali diyor ki:
"evet ölüme mahkum olduğu için, herşey boştur. Bu cihanın kaşanesi kum üstüne yapılmıştır. Mazi ve istikbal taraf taraf uçurumdur."
"Hararet ve su, benim yatağım ve yastığımdır: Yanmak ve boğulmak. İşte benim ayinim!"
Esiyorum kendi içime...
Ayaklarımı yorganın dışına uzatıyorum
Sesim var aklımda.
Çıkmıyorum yattığım yerden iki adım
Ama dolaşıyorum ortalıkta
Canım diyorum kendi kendime
Sen nasılsın diye sorunca;
Üşüyor parmaklarım ama almıyorum yine de içeriye .
Soğuk dedin mi bir bekleme salonudur.
Saatini bekleyen bir vapur üşümesi
Tamam diyorum vakit
Yok, taşınmayı sevmiyordum ben. Hayatta istikrarla yaptığım tek şey de olsa yer değiştirmek, sevmemek az kalırdı, taşınmaktan nefret ediyordum. Evini değiştirmek, yatağını değiştirmek gibiydi bir nehrin. Sancısı büyüktü. Yine de galiba bazı insanlar yolda olmak için geliyorlardı hayata. Dikiş tutturamayan, bir yerde uzun süre kalamayan, doğuştan huzursuz insanlardık biz. Ne kadar istesem de, bazıları gibi yıllarca aynı sokaktan yürüyüp, aynı eve varamazdım ben mesela, aynı anahtarla, aynı evin kapısını açamazdım. Yerinde durmadı ki hiç hayat, o dursa ben durmadım. Ne zaman “evimdeyim” hissi peyda olsa içimde, ani bir manevrayla başka bir yöne saptı hikâye. Sonrası bilindik mevzular, hadi bakalım, ev bininci kez kutulara dolduruldu, tekerleklerin üzerine yüklendi, başka bir yere taşındı. Eve yürüdüğüm yol değişti biteviye. Yatağım değişti, yatağa sırtüstü uzandığımda baktığım tavan. Pencereden görünen ağaç. Ekmek ve yoğurt aldığım bakkal.