Dünya üzerinde yaşanmış tüm çağlarda öğrenilen bilgiler diğerine ışık tutsun, diye yazı ve çizim yoluyla geleceğe aktarıldı. Bu demek oluyor ki, yazı ile aktarılan öğretiler her çağın insanının kalbine yerleşen yegane bilgi.
Yaşadığımız bilgi toplumunun da en büyük aracı, farkında olmasak da sosyal medya üzerinden yazdıklarımız. İşte, iletim yolunun tamamen değiştiği bu yeni dünyayı titiz metaforlarla anlatan hikayemiz, Sinan Dizman’ın kaleminde can buluyor.
“Yazamamak, yaşamamaktır.”
Kova Çağı’na atıfta bulunan “Kader” eseri, içeriğinde insanlığın doğuşu ve savaşlarını ele alan kişiler ve olaylar barındırıyor. Bu olaylar ve kişiler her ne kadar hayali temsil edilse de, her biri tarihin kaydettiklerine göre akışa yerleştirilmiş. Bu nedenle kitabı okurken kendinizi bilmediğiniz bir dünyanın ortasında gibi hissediyorsunuz. Ancak aslında tam da yaşadığınız andasınız ve bulunduğunuz ana geliş yolculuğunuz satırların arasına sıkıştırılmış durumda.
Bu bir nevi geçmiş yaşamların, bizlerin ruhunda var olması, gibi tanımlanabilir. Kendinizi kitabın akışına bıraktığınızda ruhunuzun bilgiyle donatıldığını ve iyileştirildiğini gözlemleyeceksiniz.
Nostalji filmler tadında bir Ot dergi ile başlamış sayı ama devamı yine biraz ordan biraz burdan ilerlemiş.
Cemil Meriçi Murat Menteş kalemi ile tanımak çok güzeldi mesela, Ihsan Oktay Anar'a dergide rastlamak, Behzat Çyi yok saymak, Selçuk Altunla biraz daha entellektüel birikim yapmak, Rewhatın yazamamak üzerine yazdıkları, Ali Lidarın arabesk şiirlerine karşılık, felsefik yazılar yazabilecek derinliğini bu dergi sayesinde görmek, Pelin Batunun kitap tavsiyeleri ( Bu sayıdaki kazanım: Huzursuzluğun Kitabı), ırkçılık gibi tüm insanlığın yarasına parmak basılması, kadın yazarların yine ülkem kadınının bitmeyen çilesini ve bunca dogmanın arasında var olma çabasını anlatışı... kısacası şuradan buradan ama hepsi de birbirinden guzel insanların kaleminin tadını almak güzeldi.
Yazımda ve yayında emeği geçen herkese selam, saygı, hürmet, muhabbet...
“Yazmadığımda yahut yazamadığımda kendimi kötü hissediyorum çünkü,işe yaramaz bir şeymişim ,üzerinde yaşadığım gezegene kulaklarımı tıkamışım gibi hissediyorum.Hatta yediğim yemeği,içtiğim suyu hak etmiyormuşum gibi.Harflerle beslenip harflerle var olabilen biri için yazamamak bir tür cehennem.”
Deniz Gezmiş Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan..
Aslnda yazacak çok şey varken yazmamak yazamamak çünkü idam çağdışı insanlik için utanç verici bi sekilde sonlanan hayatlar..
Kitabın yazarı ayni cezaevini paylaşmış birebir iletişime geçmiş ve direkt vermiş çoğu yeri günlukler den yazmis yer yer .. ben dönemi yaşım itibariyle çok iyi blmiyorum o yuzddn yer yer araştırma yapıp devam ettim. Sonundaki soyle bir kanıya vardım sanrm "Devrim, Atatürkçülükle milliyetçilikle devrim olmalıydı Mustafa Kemal gibi devrim olmalıydı "kır gerillası" topluluğu adı altında silahla şiddetle olmamalıydı galiba ve tüm bunların yanında idamsa insanlık ayıbı çağdışı çok ama çok üzücü o devri merak edenler için aynı cezaevinde kalmış iletişim kurmuş bir yazarı okuyabilirsiniz tabi bir çok kaynaktan araştırma yaparak okumak daha sağlıklı olur