Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Refik Ahmet Sevengil

Refik Ahmet Sevengilİstanbul Nasıl Eğleniyordu? yazarı
Yazar
8.2/10
14 Kişi
79
Okunma
13
Beğeni
3.382
Görüntülenme

Refik Ahmet Sevengil Sözleri ve Alıntıları

Refik Ahmet Sevengil sözleri ve alıntılarını, Refik Ahmet Sevengil kitap alıntılarını, Refik Ahmet Sevengil en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadınları sanat ve hislilik nezaketinde erkeklerden üstün buluyorum. İyi yazan kadınların çoğaldığı şüphesizdir.
Sayfa 21 - Timaş Yayınları / Hüseyin Rahmi GürpınarKitabı okudu
- Edebiyatımızın inkişafı için hangi yolda yürümek lâzımdır? - Edebiyatın zemini dildir. Bugün Türkçe iğretiye alınmış bir binaya benziyor. Ne tarafı çökecek, ne yanı kalacak? Bu sorguların (soruların) cevabını zaman verecektir.
Sayfa 20 - Timaş Yayınları / Hüseyin Rahmi GürpınarKitabı okudu
Reklam
Kadın düşmanı padişah
58 yaşında tahta çıkan, yaşlılıktan erkekliği gitmiş, sarayda tek başına yaşamaktan sinirleri bozulmuş, titiz, aksi, berbat bir adam olan Sultan III. Osman aşırı derecede bir kadın düşmanıydı. Sarayda bulunan yüzlerce kadından hiçbirisiyle karşılaşmamak için kocaman gümüş çivili ayakkabı giyerek dolaşır, saray dehlizlerin de taşların üstünde yürürken ayakkabısının çıkardığı gürültü, gelişini çevresindekilere duyurmuş olurdu. Yol üstünde bulunup da bu sesi duyan kadınların her biri bir köşeye saklanır, böylece padişah hiçbir kadına rastlamadan dilediği yere giderdi. Sultan III. Osman kadınlara olan bu düşmanlığını saray dışında da açığa vurmuştu. Haftanın üç günü padişahın gezintisine ayrılmıştı. Bu günlerde kadınların sokağa çıkmaları yasaklanmıştı.
Sayfa 185 - Alfa Yayınevi
İnsanlar Kanada edebiyatını okuyor ve bize Kanada'dan niçin Moby Dick gibi bir roman çıkmadığını soruyorlar. Moby Dick'in Kanada'da olmamasının sebebi şudur: Eğer bir Kanadalı edebiyatçı Moby Dick'i yazsaydı, onu öldüren Ahab açısından değil, balina açısından yazardı. Hiç kimse bunun farkında bile değil.
Sayfa 11 - Timaş Yayınları / Margaret AtwoodKitabı okudu
Küreselleşme seline karşı ihtiyaç duyacağımız "Ben kimim?" sorusunun cevabını, en iyi, edebi eserlerde bulacağızdır. Bu, kimlikleri paralize eden çağda, kimlikleri silen ve yüzlerini belirsizliğe mahkûm eden dönemde, yine de bir yüze sahip olduğumuzu gösterecek ayna, hiç şüphesiz ki, edebiyat eserlerimiz, edebiyatçılarımız ve edebi kültürümüz, bunların da üzerinde dilimiz Türkçenin havadaki anlamları yakalama becerisi olacaktır.
Sayfa 10 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
osmanlı topraklarına ilk defa giren kahve ve devamında yaşananlar..
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbulluların damağı yeni bir zevk tattı: 1543 yılında gemilerle İstanbul'a ilk kez kahve getirildi. Olay büyük heyecana yol açtı. Hocalar her yenilik karşısında olduğu gibi son derece bilgisizce kestirip attılar: - Haramdır ! Aklı başında bilginlerden sayılan devrin şeyhülislamı Ebussuud Efendi bile «Kömür oluncaya kadar kavrulup yakılan nesnenin yeme içmesi caiz değildir. Toplulukta içilmesi de Hıristiyanlara benzemektir. Şeriata uygun değildir ve sözü geçen maddelerin zorla tutulup alıkonulması ve yok edilmesi gereklidir» diye fetva çıkarmış, kahve getiren gemileri daldırıp yükleriyle birlikte denize batırttırmıştı. Ne var ki, her yasaklanan şeye olduğu gibi kahveye karşı da ısrarlı bir tutkunluk sürüp gitti.
Reklam
Asırlardır değişmeyen zihniyet!
Kadınların toplumsal yaşama karışmaları da çoğu kez iyi görülmez, dedikoduları ve dokunaklı sözleri doğururdu. Toplumsal yaşam deyimiyle anlatılmak istenen kuşkusuz ki “iş hayatı" değildir. Sadece sokakta dolaşmaktan, mesireye gitmekten söz ediyoruz.
Sayfa 171 - Alfa Yayınevi
Eski Türklerde hayvanlara karşı acıma ve sevecenlik duyguları pek derindir. Hemen her evde evcil hayvan bulundurulur, beslenir, bakılır, yetiştirilirdi. Hayvanların soylarını düzeltmek ve iyi cins hayvan yetiştirmek için zaman ve emek harcayanlar önemli bir sayı oluşturacak kadar çoktu. Ulaşım işlerinde kullanılan hayvanlara herhangi bir kimsenin eziyet ettiğini görenler son derece sinirlenir ve öfkeye kapılırlardı.
Sayfa 113 - Alfa Yayınevi
Eski şenliklerde dans önemli bir seyirlik oyundu. Ancak bunu yaparken belli bir ustalığa sahip olmak gerekirdi. Kadın dansçılara verilen bir isim olan çengi, bir çeşit arp olan "çenk" adlı çalgıdan gelmektedir. Dans ederken çalparalarını şakırdatan çengilerin yanısıra parmaklarının uçlarındaki çini tabakları döndürerek oynayan kâsebazlar da şenliklerin vazgeçilmez tipleriydi.
Alfa Yayınevi
Reklam
Tarih kitaplarımız, eski padişahların gerekli gereksiz, vakitli vakitsiz yaptıkları savaşların sıralamasından ibarettir. Toplumsal hayat ne yazık ki bunların sayfaları arasında yer bulmamıştır.
Sayfa 19 - Alfa Yayınevi
“Gece kadın başına dışarıda ne işi varmış?”ın farklı bir versiyonu
Sokaklarda Müslüman kadınların erkeklerle birlikte arabaya binmeleri yasaktı. Gezinti yerlerinde ahlaksızlık olmamasına sözde özen gösteriliyordu. Ramazan gecelerinde Müslüman kadınların, "Kalabalık oluyor, fesat muhtemeldir" diye Şehzadebaşı'ndan geçmeleri yasaklanıyordu. Sokakta herhangi bir nedenle biraz göz alıcı bir biçimde giyinmiş ve süslenmiş olan bir kadının saldırıya uğrayacağı kesindi. Bu gibi kötü davranışlar haklı ve doğal görülüyordu.
Sayfa 247 - Alfa Yayınevi
Ecdad parlak oğlanları pek severdi
Meyhaneciler, içkicilere hizmet edecek gençleri, güzel olanlar arasından seçerlerdi.
Sayfa 246 - Alfa Yayınevi
Bunu Fatih görse mezarında ters dönerdi herhalde
Üçüncü Sultan Ahmet çoğunlukla geceleri Hünkar sofa­sında, balkonda süslü ve görkemli tavanın altında yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şa­irleri ve dalkavuklarıyle rakı içerdi. Hünkar sofasında ünlü ve yetenekli müzisyenler seçkin fasıllarla müzik yaparken güzel sesli, güzel yüzlü güzel vü­cutlu genç kızlar tatlı ezgilerle padişahın canına can katarlardı.
1565te istanbulda fuhuş yapan kadınlar ve akibetlerine dair..
Kanuni Süleyman'ın son yıllarında (1565), bir gün Galata dışında Sultangir Mahallesi halkı toplanarak kadıya başvurmuş, mahalle sakinlerinden beş kadından şikayet etmişlerdir. Bunlar Arap Fati, Narin, Giritli Nefise, Atlı Ases diye tanınan Kamer ve Balatlı Yümni kadınlardı. Bu kadınlar açıkça fuhuş yapıyorlardı. Kadı, şikayet üzerine kadınları çağırtmış, Arap Fati dışındakiler çağrıya uymuşlardı. Mahalle halkından Müderris Mevlana Muhiddin, Katip Mehmet, İlyas, Sinan Halife ve başka Müslümanlar bu kadınların uygunsuz davranışlarına tanıklık etmişler, kadınların evleri zorla sattırılmış, kendileri şehirden dışarıya sürülmüşlerdi. Arap Fati ise evini denetlemek için gelen imam, müezzin ve mahalle halkına karşı pencereyi açıp: - İmamınıza ve kadınıza ve şeriatınıza lanet! diye bağırıp çağırmıştı. Arap Fati'nin yaptıkları bir değil, bin bir değildi. Bir kez Kalafatçı Mahallesinde basıldığı gibi, kendi evine de yabancı erkekler kabul ettiği anlaşılmıştı. O sövüp saymadan da sonra kadın derhal yakalanarak tecdid-i iman ettirilmiş, evi satılmış, kendisi de taşrada bulunan kocası gelinceye kadar zindanda hapsedilmiştir.
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.