Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Refik Ahmet Sevengil

Refik Ahmet Sevengilİstanbul Nasıl Eğleniyordu? yazarı
Yazar
8.2/10
14 Kişi
79
Okunma
13
Beğeni
3.411
Görüntülenme

Refik Ahmet Sevengil Gönderileri

Refik Ahmet Sevengil kitaplarını, Refik Ahmet Sevengil sözleri ve alıntılarını, Refik Ahmet Sevengil yazarlarını, Refik Ahmet Sevengil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
265 syf.
2/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
Refik Ahmet Sevengil
Refik Ahmet Sevengil
Öncelikle yazarın şahsi görüşlerini ve duruşunu bilerek tamamen objektif halde kitabı okumaya karar verdim. Kitapta yalın dil kullanılmış ve açıklayıcı metinlerle doluydu. Özellikle Tiyatro alanında ve geçmiş yaşamda eğlence anlayışına dair (sokak eğlenceleri vs.) epey bilgi dolu sayfalar mevcut. Kullanılan görseller de göz doyuran cinsten. Yalnız, kitapta keskin dil kullanıldığını, bazı kısımlarda objektiflikten çok uzaklaşılmış olduğunu, kişisel görüşün hoş olmayan tabirlerle aktarıldığını düşünüyorum. Dolayısıyla tarihi aydınlanmak açısından kaynak olarak kabul etmiyorum. Eğer objektif gerçeklikten kopmayacaksanız bilgi dolu sayfalar hatrına öneririm. Yazılan inceleme sadece kişisel görüşümdür. Keyifli okumalar..
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?
İstanbul Nasıl Eğleniyordu?Refik Ahmet Sevengil · Alfa Yayıncılık · 201436 okunma
Kadınları sanat ve hislilik nezaketinde erkeklerden üstün buluyorum. İyi yazan kadınların çoğaldığı şüphesizdir.
Sayfa 21 - Timaş Yayınları / Hüseyin Rahmi GürpınarKitabı okudu
Reklam
- Edebiyatımızın inkişafı için hangi yolda yürümek lâzımdır? - Edebiyatın zemini dildir. Bugün Türkçe iğretiye alınmış bir binaya benziyor. Ne tarafı çökecek, ne yanı kalacak? Bu sorguların (soruların) cevabını zaman verecektir.
Sayfa 20 - Timaş Yayınları / Hüseyin Rahmi GürpınarKitabı okudu
İnsanlar Kanada edebiyatını okuyor ve bize Kanada'dan niçin Moby Dick gibi bir roman çıkmadığını soruyorlar. Moby Dick'in Kanada'da olmamasının sebebi şudur: Eğer bir Kanadalı edebiyatçı Moby Dick'i yazsaydı, onu öldüren Ahab açısından değil, balina açısından yazardı. Hiç kimse bunun farkında bile değil.
Sayfa 11 - Timaş Yayınları / Margaret AtwoodKitabı okudu
Küreselleşme seline karşı ihtiyaç duyacağımız "Ben kimim?" sorusunun cevabını, en iyi, edebi eserlerde bulacağızdır. Bu, kimlikleri paralize eden çağda, kimlikleri silen ve yüzlerini belirsizliğe mahkûm eden dönemde, yine de bir yüze sahip olduğumuzu gösterecek ayna, hiç şüphesiz ki, edebiyat eserlerimiz, edebiyatçılarımız ve edebi kültürümüz, bunların da üzerinde dilimiz Türkçenin havadaki anlamları yakalama becerisi olacaktır.
Sayfa 10 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
osmanlı devleti padişahı I. mahmut,
Padişahın alışkanlıklarından biri de satranç idi. Deniz gezintileri ve müzik dışında hemen zamanının büyük bir bölümünü satranç oynamakla geçirirdi. Nerede bir satranç ustası duyulursa saraya çağrılır, giydirilip kuşandırılır, padişahın karşısına satranç sandalyesinin başına oturtulurdu.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
lale devrinde,
Kadınlar sokağa çıkarken büyük bir özenle başlarını yaparlar, fes üstüne yaşmak tutunurlar, arkalarına vücutlarının kıvrımlarını, göğüs, bel ve kalça büklümlerini özenli çizgilerle belli eden sıkma feraceler giyerlerdi. Bu durum, tutuculuk duygularına dokunduğu için birçok kişinin dedikodusuna, hoşnutsuzluğuna ve şikayetine neden olmuştu. Aslında görünürdeki parlaklığına karşılık devlet işleri de pek çürük bir yolda gidiyordu. Özgürlükten yana ve sanatsever gözükmesine karşılık günün birinde Damat İb­rahim Paşa, karşısında olanlara yaranmak için bir buyruk çıkararak kadınların kapalı giyinmelerini Şeriat Dairesi'ne aktarma girişiminde bulundu. Birinci öncelikle bu sıkı feraceler yasaklandı, kadınlar vücutlarının çizgilerini belli etmeyen bol giysiler giymek zorunda kaldılar. Arkadan yakalarının uzunluğu dikkati çekti, kısaltıldı. Üç değirmiden çok yemeni kullanmaları, geniş kurdele bağlamaları yasaklandı. Feslerine sardıkları yaşmakların kalın olması yöntemi getirildi; Giyim kuşamdaki serbestlikle birlikte kadınların yaşam ve davranışlarındaki özgürlükleri de sınırlandırıldı.
Sayfa 123Kitabı okudu
Üçüncü Sultan Ahmet, Ümmetullah Sultan'ın kızı Fatma Sultan'ı dört yaşında iken Sadrazam Silahtar Ali Paşa'ya nişanlamıştı. Fakat Ali Paşa'nın Varadin Savaşında ölümü üzerine Fatma Sultan bekar kaldı. Daha sonra da kendisine vezirlik verilmiş olan İbrahim Paşa ile evlendirildi.
1583te kayığa kadın erkek karışık oturulması ve devamında gelişenler..
Üçüncü Murat zamanında kayıkların biçimlerinde de değişiklik olmuştu. Peremeler eski biçimlerinden çıkmış, uzun ve ensiz kayıklar yapılmaya başlanmıştı. Önceleri kazaya neden oluyor diye yelken kullanılması yasaktı. Oysaki artık bu yasağa uyan kalmamıştı. Peremeciler bu ensiz ve uzun kayıklarda yelken açıyorlar, kadınları erkeklerle karışık oturtuyorlardı. Üstelik bazen fazla adam da aldıkları için batma olayları çoğalmaya başlamıştı. Üçüncü Murat 1583 tarihlerinde nihayet bütün bunların önüne geçmek amacıyle şiddetli bir hükm-i hümayıun çıkarmış, bu gibi ince ve ensiz kayıkların kesilip parçalanmasını, kadınlarla erkekleri karışık oturtan peremecilerin de sağlam bir biçimde cezalandırılmalarını emretmiştir. Bu gibi davranışta bulunan kayıkçılar yakalanmış, öbürlerine etkili örnek olsun diye kürek cezasına çarptırılmışlardı. Ayrıca bunların kethüdaları da cezalandırılmıştır.
derlerr.. yapmasan da yaptı derlerr..
Üçüncü Murat zamanının başlıca eğlencelerinden biri de deniz gezintileri ve sandal eğlenceleridir. O zaman İstanbul' da pereme denilen kayıklar kullanılmaktaydı. Genç kadınlarla bazı leventler peremelere binip denize açılıyorlar, kayıkta dost olup aşk ve şevk ufuklarında kürek çekiyorlardı. Bu gibi genç kadınlarla erkeklerin birlikte kayıklara binip ahlaksızlığa neden olmaları çeşitli defalar yasaklanmış, bu yasaklar bazen tuhaf belirtiler de doğurmuştur. Pereme o zaman için gezinti aracı olmakla birlikte aynı zamanda belli başlı ulaşım araçlarından biriydi. Sözü edilen yasaklardan birinde iş için veya başka bir nedenle bir taraftan öbür tarafa geçmek zorunda bulunan yaşlı kadınların peremelere binmelerine bazı dar görüşlü adamlar «namusa aykırıdır» diye engel olmaya kalkışmışlar, böylece iş güç sahibi yaşlı kadınlar da kıyılarda kalmışlardı.
Reklam
1565te istanbulda fuhuş yapan kadınlar ve akibetlerine dair..
Kanuni Süleyman'ın son yıllarında (1565), bir gün Galata dışında Sultangir Mahallesi halkı toplanarak kadıya başvurmuş, mahalle sakinlerinden beş kadından şikayet etmişlerdir. Bunlar Arap Fati, Narin, Giritli Nefise, Atlı Ases diye tanınan Kamer ve Balatlı Yümni kadınlardı. Bu kadınlar açıkça fuhuş yapıyorlardı. Kadı, şikayet üzerine kadınları çağırtmış, Arap Fati dışındakiler çağrıya uymuşlardı. Mahalle halkından Müderris Mevlana Muhiddin, Katip Mehmet, İlyas, Sinan Halife ve başka Müslümanlar bu kadınların uygunsuz davranışlarına tanıklık etmişler, kadınların evleri zorla sattırılmış, kendileri şehirden dışarıya sürülmüşlerdi. Arap Fati ise evini denetlemek için gelen imam, müezzin ve mahalle halkına karşı pencereyi açıp: - İmamınıza ve kadınıza ve şeriatınıza lanet! diye bağırıp çağırmıştı. Arap Fati'nin yaptıkları bir değil, bin bir değildi. Bir kez Kalafatçı Mahallesinde basıldığı gibi, kendi evine de yabancı erkekler kabul ettiği anlaşılmıştı. O sövüp saymadan da sonra kadın derhal yakalanarak tecdid-i iman ettirilmiş, evi satılmış, kendisi de taşrada bulunan kocası gelinceye kadar zindanda hapsedilmiştir.
osmanlı topraklarına ilk defa giren kahve ve devamında yaşananlar..
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbulluların damağı yeni bir zevk tattı: 1543 yılında gemilerle İstanbul'a ilk kez kahve getirildi. Olay büyük heyecana yol açtı. Hocalar her yenilik karşısında olduğu gibi son derece bilgisizce kestirip attılar: - Haramdır ! Aklı başında bilginlerden sayılan devrin şeyhülislamı Ebussuud Efendi bile «Kömür oluncaya kadar kavrulup yakılan nesnenin yeme içmesi caiz değildir. Toplulukta içilmesi de Hıristiyanlara benzemektir. Şeriata uygun değildir ve sözü geçen maddelerin zorla tutulup alıkonulması ve yok edilmesi gereklidir» diye fetva çıkarmış, kahve getiren gemileri daldırıp yükleriyle birlikte denize batırttırmıştı. Ne var ki, her yasaklanan şeye olduğu gibi kahveye karşı da ısrarlı bir tutkunluk sürüp gitti.
16. yy. divan edebiyatı şairi baki:
Meyhaneler beyt-ül haram; pir-i mugan şeyh-ül harem Meyhaneler Kabe; meyhaneci ise Harem-i Şerife (Medine'de Muhammed peygamberin türbesine) bakan şeyh.
Kumar, oynayanlardan çok oynatanlar için güvenceli bir ­ kazanç yoludur. Kumar oynayanların kazanmaları muhte­meldir. Fakat her kazananın karşısında bir yitiren vardır. Oysaki her kim kazanırsa kazansın ortada dönen, oyuncula­rın ceplerine girip çıkan paranın tümünden pay alan kumar­hane sahibi zarar etmeden kazanan tek adamdır.
Tanzimat Fermanı ile Batı'ya yöneldikten sonra Batı'dan ülkemize aktarılan eğlencelerden biri de «kumar» dır. Batılılar bu oyunla da uğraşılan düzenli toplantı ve dinlenme yerleri yapmışlardı. Kulüp denilen bu Avrupalı kuruluş Tür­kiye'de ilk kez 1870 yılında İstanbul'da, hem de İstanbul semtinde açılmıştır.
130 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.