Kadın özgürleşmesi konusunu özellikle ekonomik bağlamda irdeleyen bir kitap olmuş. -ki bu oldukça isabetli tespitler yapılmasına neden olmuş.
Kadının sosyal yaşamdan soyutlayarak büyüttükten sonra ''Bakın eşit değiliz!'', ''Nasıl eşit olabiliriz ki!'' diyen yarı korku güdülü refleksif tepkinin bilinçaltına bu durum yatmaktadır.
Kadını (herhangi bir şekilde) fiziki, sosyal ya da bedensel sınırlamalar getirirken bir yandan sinir sistemi üzerinde belli toplumsal normlara bağlı kalarak verilen eğitimlerle sınırlamak karşısında taş olsa erir zaten. bu uygulamanın erkelere yapılması da aynı sonucu doğruyor. Yani durum kadının düşünsel, fiziki, mental eksikliğine bağlı değil. çünkü öyle bir şey yok.
Bugün ''anaç'' bir yaklaşımla yetiştirilen erkek çocuklar üzerinde aynı değişim reaksiyonlarını rahatlıkla görebilirsiniz. Yani problemin(toplumsal eşitsizlik) kaynağı erkek egemen mantığın ''ahlak'' dedi mi ''kadın'' olgusunu suçlamasıdır. Bilen hatırlayacaktır, Frida Kahlo'yu o güzel sözüyle bir kez daha yad ediyorum.
Alışılmış ya da alıştırılmış olduğunuz şey doğal olan anlamına gelmez. kapitalist dünyanın genelinde erkek egemen bir ekonomik üst sınıf hakim olduğundan kadının erkeğe bağımlı olmalı yargısı doğal değildir. Ancak hemen herkeste alışılagelmiş bir şeydir.
Kitap da böyle can alıcı noktalarda güzel tespitler barındırıyor. mutlaka okuyunuz.
Ve unutmayınız, kadın insandır, biz insanoğlu.