Vefa Karagöktaş bana dinlenmek ile ilgili bir soru sordu. Dinlendiğim kitabı da kapsıyordu bu soru ki ben kitap değil, kitaplar şeklinde cevapladım soruyu.
Mustafa Kutlu'nun kitapları beni dinlendiriyor dedim, ki hakikaten de öyle.
Yine hoşuma giden kelimeler de soruldu bana. Onlar da hemdem ve temaşa idi. Bunun yanısıra 'nahif', 'latif', 'neşe', 'asude' diğer hoşuma giden kelimeler. Bütün bu kelimeleri kapsayan kitapların yazarı nasıl dinlendirmez insanı?
Bahadır Yaldız da Kutlu'nun dinlendiriciliğinden bahsetmişti. Onun gibi
Mustafa Kutlu okuyucuları anlar ne demek istediğimi...
Şimdilerde kelimelerinde dinlenebildiğim, hayattaki hoşlukları hatırlatan
Fatma Barbarosoğlu'nun kitapları da bu soruya cevap olarak verilebilir benim için.
Mustafa Kutlu düşündüren ve dinlendiren olay örgüleriyle,
Fatma Barbarosoğlu da denemeleriyle benim yazma teşebbüslerime ilham olan üç yazar oldu, oluyorlar. Bu vesileyle onlara teşekkür etmek istedim. Yalnızca onlara değil okur-yazar kardeşlerim
"Ne zaman leylaklar açsa, nerede bir papatya görse, bir kuş çalıların arasından pırrr diye havalanıp ufka doğru uçarak kaybolsa, kalbindeki kapandı denilen yara kanamaya başlıyor, ak güllerin üzerine kızıl kan damlıyor.
Bırak damlasın. Kimi neşeyle, kimi acıyla beslenir... "