Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aklından geçeni biliyorum, bunları işte o yüzden, emekliye ayrılmak durumunda kaldığımdan ötürü söylediğimi düşünüyorsun. Apansızın kendimi ölüme yaklaşmış hissediyorum, falan filan, çünkü işim gücüm yok ve fazlasıyla düşünüyorum, burada, oldum olası geçişi simgeleyen ırmağın kıyısındaki bu bahçede. Ya da evde... Hiç sesi çıkmayan bayan
"Odysseia'nın sekizinci kitabında tanrıların, gelecek kuşakların söyleyecek bir şeyleri olsun diye şarkılarını mutsuzluk örüntüleriyle süslediklerini okuyoruz; otuz yüzyıl sonra Mallarmé, "Dünya bir kitaba konu olmak için var" derken sanki kötülüğün varlığını estetik açıdan doğrulayan aynı anlayışı yineliyor. Ancak iki teleoloji bütünüyle çakışmıyor. Yunanlınınki sözlü kelam dönemine rastlıyor, Fransızınki ise yazılı kelam dönemine. Birinde şarkılardan söz edilir, ötekinde kitaplardan. Bizim için bir kitap, herhangi bir kitap, kutsal bir nesnedir; insanlara fazla kulak vermeyen Cervantes, "sokaktaki yırtık kâğıt parçaları"nı bile okurdu. Bernard Shaw'un oyunlarından birinde alevler İskenderiye Kütüphanesi'ni tehdit eder; bir karakter, "insanlığın belleği yanıp kül olacak!" diye haykırır; Sezar ona şöyle der, "Bırak yansın, o bir utanç anıtı." Bana kalırsa tarihteki Sezar yazarın ona atfettiği bu düşünceyi ya onaylayacak ya da reddedecek, ama bizim gibi kutsala saygısızlık olarak değerlendirmeyecektir. Nedeni açık: Eski çağların insanı için yazılı kelâm, sözlü kelâmdan sonra gelen bir şeydi."
Sayfa 175 - Kitap Kültü ÜzerineKitabı okudu
Reklam
Çocuk belleği hiçbir zaman suçu algılayacak güçte değildir. Dövülen, itilip kakılan küçük çocukları hiç gördüğünüz, duyduğunuz oldu mu, yabancı kötü ailelerin arasında kahredici bir hayat sürme zorunda bırakılan yetim çocukları? Küçücük yumruklarıyla göğsünü döve döve, ne yaptığını, suçunun ne olduğunu bilmeyerek, neden kendisine eziyet ettiklerini asla anlamayarak, ama sevmediklerini çok iyi hissederek, kimseler görmesin diye bir köşeye büzülüp sessiz sessiz ağlayan, parmaklarını acıtırcasına sıkan zavallı bir çocuk gördünüz mü?
Sayfa 266 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Üç yıl boyunca tek başına bırakılan dört yaşında bir çocuğun, bir yakınıyla ilgili -kiminle olursa olsun- en küçüğüne kadar tüm ayrıntıları unutacağını kim bilmez, bu yaştaki çocukların belleği bir yılı, hatta dokuz ayı algılayamaz. Bunu her anne baba, her doktor doğrular.
Sayfa 254 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Yazarın Belleği
Ve tabii fark etmişsinizdir sevgili okur, benim birçok 'şu an'ım var. Örneğin şu anda siz beni okuyorsunuz ve beraberiz. Ve ayni zamanda, şu anda henüz yaziliyorum ve aşağıda büyük bir boşluk var. Dolayısıyla geleceğe sesleniyorum. Bir de öbür zamanlarım var: kapalı durdugum anlar... Biliyorum, ben bana bakıldığında, okunduğumda varolabiliyorum sadece. Gerisi üst üste değen metinlerin karanlığı. Sürekli Araf!
Sayfa 113Kitabı okudu
Varolan bütün edebiyat aksi durumda yazarın eti ve kemiğiyle birlikte ölüp gidecek bir şeyi muhafaza eder. Okumak bu insana has ölümsüzlük üzerinde hak iddiasında bulunmaktır, zira yazının belleği herkesi kapsayan ve sınırsız niteliktedir.
Sayfa 111
Reklam
...Çocuk belleği hiçbir zaman suçu algılayacak güçte değildir. Dövülen, itilip kakılan küçük çocukları hiç gördüğünüz, duyduğunuz oldu mu, yabancı kötü ailelerin arasında kahredici bir hayat sürme zorunda bırakılan yetim çocukları? Küçücük yumruklarıyla göğsünü döve döve, ne yaptığını, suçunun ne olduğunu bilmeyerek, neden kendisine eziyet ettiklerini asla anlamayarak, ama sevmediklerini çok iyi hissederek, kimseler görmesin diye bir köşeye büzülüp sessiz sessiz ağlayan, parmaklarını acıtırcasına sıkan zavallı bir çocuk gördünüz mü?...
Yapı Kredi Yayınları — E-Kitap
"Daha da beteri" dedi bana Cebrail, "Katırcı'nın evi çökmüş. Içinde binlerce eseri barındıran eski bir binaydı. Bir hazineydi yazık ki! Cebel'imizin bellegi! Nadir, Kfaryabda'dan uzakta yolculuktaydı. Bir hafta sonra geri döndüğünde karlar erimiş, bütün kütüphanesi çamurun içinde dağılıp yok olmuştu. Kitapları arasında şey varmış..." Bir süredir dinlemeyi bırakmıştım onu, kafam ilk söylediği cümleye takılmıştı. "Daha da beteri mi dedin? Otuz kurbandan daha mi beter ki bu?" "En az o kadar beter. Bir afet olduğunda elbette insanları ve yaşadıkları ıstırabı düşünürüm ben de ama geçmiş zamanın kalıntıları için de titrerim aynı şekilde." "İnsanlar kadar önemli o harabeler, öyle mi?" "Tüm o yontulmuş taşlar, yazarın ya da istinsah eden zanaatkârın göz nurunun aktığı o sayfalar, boyanmış o tuvaller, o mozaikler, hepsi de insanlığın birer parçasıdır, ölümsüz olmasını umduğumuz parçasıdır, bizden bir parçadır. Hangi ressam tuvallerinden uzun yaşamak ister ki?"
Sayfa 132
Lyudmilanın sadəcə adına yox, özünə də aşiq olduğum an :
İşin kötüsü kız senden daha çok roman okumuş, özellikle yabancı yazarları tanıyor ve müthiş bir belleği var; romanlarda geçen belli olaylardan söz ediyor ve sana şunu soruyor: "Henry'nin teyzesi ne demişti hatırlıyor musunuz?" Üstelik bu konu senin ortaya attığın kitaplardan birindeydi; ama sen kitabın sadece başlığını biliyordun, o kadar ve bu kitabı okuduğunun sanılması hoşuna gitmişti. Şimdi yuvarlak yorumlarla bu badireyi atlatman gerektiği için pek umut vermeyen birkaç söz bulup söylüyorsun: "Bana biraz yavaş ilerliyor gibi gelmişti," ya da: "Alaycı bir yanı olduğu için hoşuma gitmişti." Kız bu sefer şöyle deyiveriyor: "Gerçekten öyle mi düşünmüştünüz? Ben buna katılmıyorum." Sen bu sefer bozum oluyorsun. Bir ya da en çok iki kitabını okuduğun için ünlü bir yazardan söz etmeye başlıyorsun; kız hiç duraksamadan yazarın külliyatını sıralamaya başlıyor ve hepsini mükemmel biçimde tanıdığı ortaya çıkıyor; eğer bazı konularda tereddüdü varsa bu daha fena, çünkü sana bir soru yöneltiveriyor: "Peki o ünlü kesik fotoğraf meselesi şu kitapta mıydı, bu kitapta mı? Hep karıştırıyorum." Kızın kafası karıştığı için sen bir tahmin yürütmeye kalkışıyorsun. Ama o, "Nasıl olur, ne diyorsunuz? Olamaz," yorumunu yapıyor. Eh, haydi ikinizin de kafasının karıştığını düşünüp kapatalım bu konuyu.
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
51 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.