Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ben şair olsam sevda şiirleri yazmam," dedimdi Anuşka'ya. Şiir yazmak da nereden aklıma geldi? "Şu kahpe dünyanın işi..." Dünya niye kahpe olsun? Dünya güzel. Dünya güzel ne demek? Dünyanın nesi güzel? İnsanların yüzde kaçı için dünya güzel? İnsanların kocaman çoğunluğu "Dünya güzel mi, değil mi?" diye düşünmüyor bile, bu dünyada haksızlık yokmuş, açlık yokmuş, zulüm yokmuş, ölüm yokmuş gibi, haksızlığın, açlığın, zulmün, ölümün içinde yaşıyor. Haksızlığa, zulme, ölüme karşı yüzde kaçı savaşıyor insanların? Biz savaşıyoruz işte. İhtilaller yapan, barikatlar kuran yığınlar savaşıyor.
Sayfa 60 - Adam Yayınları 1987Kitabı okudu
Azizim Kayabek, 11 Ağustos 1973 Uzun zamandır benden ses çıkmayınca kim bilir neler düşünmüşsünüzdür. Doğrusunu isterseniz ben artık bu dünyadan bıktım. Mektup yazmak bile benim için ciddi bir problem. Dün ilk defa, beş altı haftadır yazmam gereken yerlere kısaca bir şeyler yazarak durumu izah ettikten sonra şimdi (cumartesi günü) uzun uzun
Reklam
216 syf.
·
Puan vermedi
·
18 saatte okudu
Kitabın adı:Ateş-i Aşk Yaşamak görevdir bu yangın yerinde yaşamak,insan kalarak ... Yakın tarihimizin yüzkarası diyorum.yine günlerden Cuma yine bir Cami (namaz) çıkışı sözde müslümanların başlattığı bir tek taraflı yok etme çabası... Kitabımız ülkemizin Alevi-sünni çatışmasına itildiği günümüzde Alevilerin düşün dünyası ve ruh halini içeriden
Ateş-i Aşk
Ateş-i AşkMurtaza Demir · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201310 okunma
191 syf.
5/10 puan verdi
Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.” Henry David Thoreau   Nietzsche’nin Kara Orman’da yürürken göz çukurlarına dolan mutluluk gözyaşları, Rimbaud’nun tahta ayağıyla açılacağı çöllere dair kurduğu düş, yasaklı Rousseau’nun Alpler’deki adımları, Thoreau’nun Walden’daki gezintisi, Nerval’in dar sokaklardaki aylaklığı ve daha niceleri... Aylaklar, göçebeler, sürgünler, hacılar, kaçaklar, seyyahlar, münzeviler ve mülteciler yürüyorlar. Peki yürümek sadece evle iş arasında gidip gelmek, bir yerlere yetişmek ve koşuşturmak değil de evrenle özel bir ritim, akort ya da hafifleme içinde buluşmak olabilir mi? Yeryüzüyle hemhal olup kendimizi başkalaşmaya açarak yürüyebilir miyiz?   Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adımda yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.
Yürümenin Felsefesi
Yürümenin FelsefesiFrédéric Gros · Kolektif Kitap · 20206,8bin okunma
Not:Biraz uzun bir alıntı oldu ancak beni çok etkileyen bir bölüm olduğu için tamamını yazmak istedim. "Ama unutulmaktan korkuyorsun." "Evet tabi ki, dünyevi bir unutulmaktan korkuyorum. Yani annemle babam gibi konuşmak istemiyorum fakat insanların ruhları olduğuna ve bu ruhların korunduğuna inanıyorum. Unutulmaktan korkmak başka şey, hayatım karşılığında hiçbir şey veremeyecek olma korkusu o. Eğer hayatını başkaları uğruna yaşamazsan en azından başkaları uğruna ölmelisin, tamam mı? Ben de ne yaşarken ne ölürken anlam ifade edecek bir hayatım olmamasından korkuyorum." Başımı sallamakla yetindim. "Ne oldu?" diye sordu. "Bir şey uğruna ölmek ya da ne bileyim, kahramanlığına dair geride büyük bir hatıra filan bırakma saplantını düşünüyorum. Çok tuhaf." "Herkes sıradışı bir hayat yaşamak ister." "Herkes değil," dedim, rahatsız olduğunu gizleyemeden. "Sinirlendim mi?" "Bu sadece," dedim ama cümlemi tamamlayamadım. "Sadece," dedim tekrar. "Sırf bir şey uğruna yaşanmış veya bir şey uğruna sonlanmış hayatların önemli olduğunu söylemen çok acımasızca. Bu, bana söylenecek gerçekten acımasızca bir söz."
Sayfa 173Kitabı okudu
Okuyan elbette " Okumak insana ne kazandırır ? " sorusu nu bu raddeye düşürmez . Onun okumanın insana kazan dırdığından kuşkusu yoktur . O okuyarak hiç olmazsa neyin kuşku doğurucu , neyin kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık , neyin delile muhtaç ve neyin ispattan vareste olduğu nu öğrenmiştir , ki bu da az bir şey değildir . Ve o kuşkuyla dağılanın neyle ve nasıl toplanacağını da öğrenmiştir . Ama okumakla kazanılan şeyin kimsenin itibar etmekten geri duramayacağı kadar göz önünde olmaktan neden kalktığını anlamak için sorar : Bir şeye itibar ve iltifat ediliyor olmasının onun göz önünde kalmasına katkısı var mıdır ? Acaba göz önünde olan şey kendi özündeki bir yıkımdan dolayı mı göz önünden kalkmaktadır ? Yoksa göz önünde bulun duğu dünyanın onu bayağılığıyla görünür olmaktan alıkoyaacak kadar boğmasından mı ?
Reklam
"izin verin size edebiyatçılar, emektar kalem erbapları ve ucuz velut yazarlar tarafından kullanılan, her ne kadar kârlı ve başarılı da olsa, kurnazca ama melunca bir oyundan söz edeyim. bunlar zevki selimi ve dönemin hakiki kültürünü hiç hesaba katmaksızın zarifleri zürafayı ön sıralara oturtmayı başarırlar, böylelikle zaman içerisinde hepsi okumaya ve hep aynı şeye, yani yeni kitaplara şartlandırılırlar ki böylelikle dolanıp durdukları kibar çevrelerde sohbet konusu yapacak malzeme bulabilsinler. kötü romanların ve spindler, bulwer, eugene sue gibi bir zamanlar meşhur olan yazarların kaleminden çıkma benzer ürünlerin hizmet ettiği gaye budur. fakat sadece para için yazan ve bu yüzden sayıları asla azalmayan bilakis biteviye çoğalan fevkalade sıradan ve bayağı kimselerin en son eserlerini takip etmeyi büyük maharet addeden ya da buna kendini zorunlu hisseden bu tür bir okur kamuoyunun talihinden daha hazini nedir bilen var mı? ve sırf bu yüzden bütün çağların ve ülkelerin az sayıdaki en büyük, en seçkin kafalarının eserlerini sadece isimleriyle bilirler."
192 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
2022 (Pars) yılında okuduğum 43.betik [Teke ayının 4.betiği]
Betiğin adından bilimkurgu öykü seçkisi olarak anlaşılsa da içerik olarak bilimkurgu ve onun dışında türlerden öyküler olduğu için spekülatif kurgu öykü seçkisi olarak adlandırıyorum. Bu öykü seçkinin türünü anca uzman okurların değerlendirmesiyle ortaya çıkar. Bu öykü seçkisinde Azerbaycan Türk'ü Ümid Qurbanov ve bilimkurgu öyküleriyle Sinan
Ya Sonra
Ya SonraKolektif · Alef Yayınları · 20147 okunma
Fakat sadece para için yazan ve bu yüzden sayıları asla azalmayan bilakis biteviye çoğalan fevkalade sıradan ve bayağı kimselerin en son eserlerini takip etmeyi büyük maharet addeden ya da buna kendini zorunlu hisseden bu tür bir okur kamuoyunun talihinden daha hazini nedir bilen var mı?
Bir başka kimsenin üslubunu taklit etmek bir maske takmaya benzer. Maske ne kadar güzel olursa olsun cansız olduğu için çok geçmeden yavan ve tahammül edilmez bir şey haline gelir; dolayısıyla tasavvur edilebilecek en çirkin çehre bile olsa değil mi ki canlıdır, daha iyidir
1.000 öğeden 931 ile 940 arasındakiler gösteriliyor.