Yeryüzünde her şey sürekli bir akış halindedir. Hiçbir şey aynı ve bir biçimde kalmaz ve dışımızdaki şeylere bağlanan duygulanımlarımız mecburen onlar gibi geçer ve değişir. Her zaman ya ardımızda kalan ya da önümüzde olan bu duygulanımlar; ya artık olmayan bir geçmişi amınsatır ya da hiç olmayacak bir geleceği bildirir; gönlün bağlanabileceği sağlam bir şey yok bunlarda. Hem, şu dünyada hiçbir zevk yoktur ki geçici olmasın, sürekli mutluluğun var olduğundan kuşkuluyum. Zevkin doruğundayken bile yüreğimizin bize gerçekten, “Bu anın sürekli olmasını isterim,” dediği anlar çok nadirdir; öncesinin özlemi ve sonrasının arzusuyla yüreğimizi endişe içerisinde ve bomboş bırakan geçici bir hale nasıl mutluluk diyebiliriz? Ama ruhumun, geçmişi amınsamaya veya geleceğe uzanmaya gereksinim duymadan bütünüyle dayanabileceği ve tüm varlığını orada yoğunlaştırabileceği, zamanın önemini yitirdiği, şimdiki zamanın akıp gitmekte olduğunu hiç belli etmeksizin hep sürdüğü varlığımızı hissetmenin dışında hiçbir yoksunluk veya neşe, zevk veya acı, arzu veya korku duymadan sürüp gittiği, bu duygunun bütün benliğimizi doldurduğu bir hal varsa, bu hal devam ettiği sürece insan kendini mutlu sayabilir; bu mutluluk yaşamın zevklerinde olduğu gibi eksik, zavallı ve göreli bir mutluluk değil, ruhta doldurulması gerekli bir boşluk olduğu duygusu uyandırmayan yeterli, mükemmel ve dolu dolu bir mutluluk olur.
"Ne biri ne öteki. Siz bu mektubu aldığınızda ve Tarbes'a yolladığım Kont Morangy cevabımı aldığında, ben her ikinizden de uzakta olacağım. Gitmiş, sonsuza kadar gitmiş olacağım ve siz de, o da beni geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybetmiş olacaksınız. Bana bir isim, bir mevki, bir servet teklif ediyorsunuz; zannediyorsunuz ki bir
Sayfa 52 - 53-54- Can Yayınları -Klasik-Kitabı okudu
Reklam
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Cemal Oğuz Öcal (1913-1971), İstanbul Erkek Öğretmen Okulunu bitirir (1935). Öğretmenlik yapar. Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümüne girer. 3 Mayıs 1944 Turancılık olaylarında Serdengeçti ile birlikte tutuklanır; okuldan kaydı silinir. Berat edince 1947'de öğretmenliğe döner. Heceyle milli, hamasi şiirler yazar. Serdengeçti ile önceden
... Ölmek veya ölmemekte Bütün mesele Yetişir ki insan ölmesin Akşamları uyuyup Sabahları uyansın Ve saçları dağılsın rüzgârda Yetişir
Bunu defalarca söylemişim bilenler bilir, ve burada aynı şey var: Korkunç
İnsanların kendilerini öldürme cesaretinden neden yoksun olduklarını sordum... — Nasıl yani, kendilerini öldürme cesaretinden yoksunlar? Az mı buluyorsunuz intiharları? — Hem de çok az. — Gerçekten mi az buluyorsunuz? — İnsanları kendilerini öldürmekten alıkoyan şey ne sizce? — Henüz... tam bilmiyorum... iki boş inanç alıkoyuyor sanki, iki şey;
TİB, Kültür Yayınları; 1. basım, nisan 2012, istanbul
Reklam
78 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.