Bir fabrika işçisi adı Bahadır
Gözü tok, karnı açtır.
Soyu sopu fukara özü fakir
Ne varsa çekmiştir ıstıraba dair
İçi dualı,
Dışı sıvalı
Yıkık bir gecekonduda kalır.
Bir kendisi birde hasta kızı vardır.
Geceler mi uzadı bu karanlık ne
Buz tutuyor zihnim…
Ağrılı, acılı, sancılı çırpınışlarım
ne kadar kanasa da
tuz basıyor aklım yarama...
çığlıklarımı içime büküyorum
Dönüşüm Modern dünya edebiyatında çok tartışılan, çok yorumlanan ve edebiyat akımlarına yerleştirilmesi zor eserler bırakan Franz Kafka, 3 Temmuz 1883'te Almanca konuşan Çek asıllı Yahudi bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag'da doğdu. Kafka'nın babası, yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiştir. Annesi ise varlıklı,
''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...
Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!
Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:
Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.
Alemde ''tevekkül'' demek
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi.
Şimdiyse 2006 yazının
♡müzik zevkim genelde Taylor Swift'ten oluşuyor. Onun dışında The Weeknd, Sabrina Carpenter, Gracie Abrams çoğunlukla dinlediğim sanatçılar
♡reputation stanim ve aynı zamanda yıkık bir folklore girlie'yim (i'm a mirrorball)
♡friends'i 20 kere bitirdim (dünya rekoruna koşuyorum enayisiyim bu sitcomun)
♡terazi burcuyum ve
☆Müzik zevkim çok geniş yelpazeli fakat en çok dinlediğim kişi Taylor Swift. En çok dinlediğim tarzlar; kpop, r&b, jazz veya rock.
☆Kişilik tipim ENFJ, burcum ise akrep
☆Favori Taylor albümlerim Folklore, Evermore ve 1989
☆Kitap okumanın yanı sıra yazmayı da çok severim, birden fazla ilgi alanım ve hobim var
☆Dizi bağımlısıyım, uzun
Vericilerin tıbbiyeli öğrencilerden en çok istedikleri şey, eşantiyon kan yapıcı, demir hapları. "Döner"
diyorlar kendilerine, kestikçe azalan bir şeyden söz eder gibi ve "donör"den mülhem. Bir şişe kanın fiyatını soruyorum usturupluca. Fena değil, iyi para, en azından idare eder. Kızılay'a gidip kan satıyorum. Akşama bir arkadaşın Alsancak'taki yıkık dökük evine, ellerim kollarım dolu gidiyorum. Yumurta, ekmek, biraz kıyma ve helva. Çay ve sigara hep vardır zaten.
Sonun, başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Yeterince güçlü, yerini bulan bir fiskenin -ister içinizden gelsin ister dışarıdan, sizi nasıl
''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...
Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!
Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:
Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.
Alemde ''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet''
Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?
Çoktan kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi;
Kur'an duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.
''Dünya koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın;
Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Madem ki uyandın o medid uykulardan,
Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.
Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;
Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.
Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?
Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!
Sonun, başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Yeterince güçlü, yerini bulan bir fiskenin -ister içinizden gelsin ister dışarıdan, sizi nasıl
Geceler mi uzadı bu karanlık ne
Buz tutuyor zihnim…
Ağrılı, acılı, sancılı çırpınışlarım
ne kadar kanasa da
tuz basıyor aklım yarama...
çığlıklarımı içime büküyorum
Uşak'a doğru yol alırken girdikleri ilk köyde durum feciydi. İhtiyar köylülerin elleri kolları bağlanmış, atlar eşekler başlarından vurulmuş, çocuklar yerlerde sürüklenip süngülenmişti. Üstelik olanlar bu kadarla da sınırlı değildi. Dört yanı yıkık evlerin ortasında kadınlar iğfal edilmişti. Bu dayanılmaz görüntüler süvarileri çileden çıkarmaya yetti de arttı bile! Her biri gözyaşları içinde, "Düşmanı İzmir'in denizine dökeceğiz!" diye bağırıyorlardı. Köyde sağ kalan kimse yoktu.