Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
.
❝Hep ailelere yüklüyoruz ama çocuğun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi annenin bilinçlendirilmesin den daha önemli. Ben de anneyim ve her şeyi biliyorum ama iki çocuğum evde yalnız şu anda. Başına ne geleceğini bilebiliyor muyum? Hayır. Çünkü yanlarında değilim. Çocuğu güçlü kılmamız; çocuğa cinselliği, kendini nasıl koruyacağını,
Sabah Gökmen’in ağlamasıyla uyandım, odamın tam karşısındaki banyonun önünde kıyafetlerini çıkartmaya çalışıyordu ablam. Bir taraftan da sallayıp silkeliyordu kolundan.Uyku sersemi yarım açık olan kapıdan görüyor olsam da tam
olarak anlayamamıştım olup biteni.
Gökmen, “Anne anne” diyerek ablama sarılmaya çalışıyordu, onun vurduğu yerlerinin
Ey Ümmü Eymen! Anne yüzü hiç unutulmayacak bir yüzdür.
Yıllar sonra bu sözün ne anlama geldiğini bize yine Efendimiz'den(s.a.v) öğreneceğiz. 50 küsür yaşındayken Efendimiz(s.a.v.) Medine'deki mescitte namaz kıldırıyor...Muhtemelen akşam namazı...Fatiha'yı okumaya başlıyor ama bitiremiyor...Ağlıyor, ağlıyor...Sonra bitiriyor namazı ve sahâbe soruyor: "Ya Resulullah! Bugün namazda çok duygulandınız, ne oldu?" Efendimiz (s.a.v.) söyle diyor: "Aklıma annem geldi. Dedim ki şimdi annem hayatta olsaydı, ben de eve varsaydım, başımı dizlerine koysaydım..."Ey anacağım! Oğlun geldi," deseydim, o da benim saçlarımla oynasaydı..." Bunları söylüyor Allah Resulü (s.a.v.) ve yine ağlıyor. O ağlayınca sâhabe de ağlıyor. 'Anne yüzü hiç unutulmayacak bir yüzdür' cümlesinin ne anlama geldiğini ve ana yokluğunun hüznünü Efendimiz (s.a.v.) işte böyle gösteriyor.