10. DERS EBÛ UBEYDE B. CERRÂH
O gün savaş meydanında kırk iki yaşlarında Ebû Ubeyde b. Cerrah, öz babasına karşı iman adına bu işi yapacaktı. Baba ile oğul karşı karşıya gelmişti meydanda... İlk karşılaşmada Ebû Ubeyde, hızlı bir manevra ile babasının önünden sıyrılmıştı. Ama baba kararlıydı oğlunun karşısına çıkmaya. İkinci kez çıktı baba oğlunun karşısına... Ebù Ubeyde dedi ki: "Çekil önümden baba! Bu bir iman mücadelesidir. Bu mücadelede babaya oğula bakılmaz. Ben istemiyorum seni öldürmeyi ama beni mecbur birakma." Ebû Ubeyde yine sıyrıldı babasından. Ama babası ecelini o gün elinde taşıyordu. Üçüncü kez oğlunun karşısına çıkmış, hatta oğlunu biraz sıkıştırmıştı. Ebú Ubeyde babasını öldürmekten başka çare olmadığını görünce bir darbe ile babasını yere serdi. Zordu böyle be davranış ama dava, iman davasıydı; dava, i'là-i kelimetullah davasıydı. Bu yüce dava müntesiplerinden böyle yiğitçe tavırlar beklemekteydi. O gün iman davası uğruna her şeylerini feda eden, kan bağı olan en yakınlarına karşı kılıç çeken sadece Ebû Ubeyde değildi. Ama Ebû Ubeyde imtihanların en zoruna muhatap olmuş ve bu zorlu imtihanı yüzünün akı ile yerine getirmişti. Ebû Ubeyde'nin bu tavrı Rabb-i Rahim'i öyle memnun etmişti ki semanın kapıları açılmış ve Mücadele Süresi'nin 22. ayeti (30) bunun üzerine nâzil olmuştu.
Sayfa 210Kitabı okudu
Abdurrahman b. Ebi Bekir; 21 sene boyunca iman etmedi, 21 sene namaz kılmadı, 21 sene oruç tutmadı, 21 sene kötü alışkanlıklarını devam ettirdi ve bunların hepsinin ızdırabını bir baba olarak Hz. Ebu Bekir çekti. Peki, 21 sene boyunca Hz. Ebu Bekir ne yaptı? Dua dua yakardı ve oğlu için gözyaşı döktü. Ne bir beddua ne bir söz ne de başka bir şey... Sadece şunu biliyoruz: Abdurrahman, Bedir'de müşriklerin safında, babasının karşısında yerini aldı. O gün birkaç kez babasını gördü, babasıyla karşılaşmamak için yolunu değiştirdi. Yıllar sonra Müslüman olduğu zaman: “Baba! Bedir'de seni gördüm ama karşına çıkmadım” deyince Hz. Ebü Bekir: “Eğer o gün ben seni görmüş olsaydım; karşına çıkar, başını uçururdum.” dedi. Bedir'in üzerinden bir sene geçtikten sonraki Uhud Savaşı'nda da Abdurrahman yine müşrik saflarındaydı. Peki, ne zaman iman etti? Mekke'nin fethinden sonra dedesi Ebü Kuhâfe ile birlikte iman etti, iman şerbetini içtikten sonra Hız. Ebu Bekir derin bir nefes aldı. Hz. Ebu Bekir, baba olarak Abdurrahman üzerinden imtihanların en şiddetdisini yaşamıştır.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
"Ne hesabînî veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanîmî lekeleyen bir geçmişim…. Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadîm. Yaşadîğîm bir tek andan bile pişmanlîk duymadîm. Asla keşkelerim olmadî. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadîm. Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için… Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için… Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar."
En çok sevdiği yerler, karşıda uzanan, gittikçe karanlıklar içinde kaybolup giden şu kum tepeleriydi. İnsan orada bütün gün dolaşırdı da, yine de kimseye rastlamadığı olurdu. Göz; alabildiğine ne ev vardı, ne bir köy. İnsan oralarda kendi kendine bol bol düşünüp dert dağıtabilirdi. Dünya kuruldu kurulalı insan ayağı basmamış küçük kumsallar vardı. Ayı balıkları doğrulup insana bakarlardı. Bazen, ona öyle geliyordu ki, orada küçük bir evi olsa, yalnız başına kalsa — durdu, içini çekti. Böyle şeyler düşünmeye hakkı yoktu.
Yine karşıma çıktı diye düşündü Breuer, yine o "ifrit ama". Kendini yumruklayası geldi. Bütün hayatı boyunca "ama" pozisyonu almıştı, şimdi Freud'la, kısa bir süre önce de Nietzsche'yle aynı durumu yaşamıştı ve her ikisinde de içten içe onların haklı olduğunu düşünmüştü.
Sayfa 123Kitabı okudu
Sanki kocaman bir odanın içindeydim ama hiçbir yere sığamıyordum.Sanki karşımda koca bir kapı vardı ama ben kulbunu çevirmeye korkuyordum.Sanki gökyüzü sonsuzluğa dek açıktı ama ben yine de nefes alamıyordum.
Reklam
516 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.