Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yiğit Muhammet Sarı

382 syf.
·
Puan vermedi
·
34 günde okudu
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar
8.3/10 · 41,5bin okunma
Reklam
İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telâkkileri, hususî bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.
Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bence radyo, aklımın erdiği kadarını söyleyeceğim tabiî, insanoğullarına lüzumsuz meraklar aşılamaktan başka bir şeye yaramaz. Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız? Ben bile bu yaşta işimle gücümle meşgul olacağım yerde radyo başına oturup saatlerce, bir kere bile gidip görmediğim, -tabiî sinemalardaki havadis filmleri hariç- futbol maçlarının, boks güreşlerinin hikâyesini dinliyorum.
İnsanlar niçin yalan söylerler ve iftira ederler? Benim naçiz kanaatıma göre, iftira sade çirkin değil, aynı zamanda gülünç ve âciz bir şeydir de. İnsan tabiatı iktizasınca birbirlerini kötülemek isteyenler sadece düşmanlarının hayatlarına baksınlar, yeter. Çünkü her insanın hayatında hiçbir muhayyilenin icat edemeyeceği kadar aksaklık vardır, ve bu aksaklıklar o insanla beraber yetişmiş, büyümüş şahsî, nevi kendine mahsus şeylerdir. Kul kusursuz olmaz, sözü sırf bu gerçek için söylenmiş bir sözdür. Bu hikmetin gösterdiği yoldan gidip karşımızdakini tanımağa çalışacağımız yerde iftiraya kalkmak, âdeta pazar malıyla giyinmeğe benzer.
Reklam
İnsan yaratılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki, bizzat iyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. İleride sık sık adı geçecek olan rahmetli hocam Muvakkit Nuri Efendi tasavvuftan bahsederken “her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğunu” söylerdi.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
94 günde okudu
Hayatın Anlamı
Hayatın AnlamıArthur Schopenhauer
8.3/10 · 2.863 okunma
Öz itibarıyla bir doğası bulunan ve ben kendisine bakmadığım zaman da varlığını sürdüren bir masa var mıdır? Yoksa masa yalnızca benim imgeleminin bir ürünü, uzun süren bir düşteki bir düş-masası mıdır? Bu soru çok büyük önem taşır. Çünkü nesnelerin bağımsız var oluşlarına inanmazsak, başka kimselerin bedenlerinin bağımsız var oluşlarına da inanamayız, böyle olunca başkalarının zihinlerine büsbütün inanamayız çünkü başkalarının zihinlerine inanabilmek için onların bedenlerinin gözlemlenmesinden türettiklerimizin dışında hiçbir dayanağımız yoktur. Böylece nesnelerin bağımsız var oluşlarına inanamazsak bir çöl ortasında yalnız kalırız; olabilirki dış dünya bir düşten başka bir şey değildir ve var olan yalnızca biziz. Bu sıkıntı veren bir olasılıkdır fakat yanlışlığı kesinlikle kanıtlanamasa bile, doğru olduğunu kabul etmek için de en küçük bir sebep yoktur.
Felsefe Sorunları
Felsefe SorunlarıBertrand Russell
8.1/10 · 252 okunma
Varoluşumuzun gayesi olarak ileri sürülebilecek tek şey vardır, o da varolmamanın bizim için olmaktan daha iyi olacağının bilgisidir.
Reklam
Ne doymaz bir varlıktır insan! Ulaştığı her tatmin yeni bir arzunun tohumudur, dolayısıyla onun ebediyen doyurulamaz arzularının sonu yoktur.
Hangi türden olursa olsun atalet ya da istikrarın olmadığı, kalıcı olan herhangi bir şey ihtimalinin bulunmadığı, bilakis her şeyin dipsiz bir değişim ve devridaim girdabına bırakıldığı, herkesin pürtelaş koşturup durduğu ve dengeyi ipteki bir cambaz gibi ancak sürekli ilerleme ve devinme ile ayakta tuttuğu bunun gibi bir dünyada, mutluluğu tasavvur etmek bile imkansızdır. Platon’un dediği gibi mutluluk “sürekli oluşun ve asla var olmayışın” yegane varoluş biçimi olduğu bir yerde barınamaz. Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir. Bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur. Onu nadiren ele geçirir ve ele geçirirse bile, geçirmesi ile birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride. Ve kural olarak sonunda bütün umutlara suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. O halde yalnızca ‘her an değişip duran şimdi’den ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş, mutsuzluk olmuş hepsi birdir.
Her şey her zaman kusurlu ve aldatıcıdır. Uygun olan her şeyin içine uygun olmayan bir şey karışmıştır. Her zevk her zaman ancak yarım zevktir. Her tatmin kendi rahatsızlığını, her rahatlama yeni endişeleri ve sıkıntıları davet eder. Günlük ve anlık ihtiyaçlarımız için bulduğumuz çare ya da vasıta bizi her an yüzüstü bırakır ve hizmetini esirger bizden.
Herhangi bir insanı değerlendirmenin doğru ölçütü, onun gerçekten hiç var olmaması gereken, fakat hayatının tazmin ve tarziyesini pek çok farklı türden ıstırap biçimiyle ve ölümle ödeyen bir varlık olduğunu hatırdan çıkarmamaktır. Böyle bir varlıktan ne umabiliriz? Doğuşumuzun tazminini önce hayatla, sonra ölümle öderiz.
497 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.