Kendiliğindenliğe değil de, daha çok bir tanıma bağlı olarak ele aldığımız sahiplenici aşk çabuk biter. Biter, çünkü özgürlük peşinde koşarız. Hepimizin içinde bir özgürlük, yaratıcılık, kendiliğindenlik özlemi ve potansiyeli vardır. Tanımlandığı şekliyle, en azından Sümer ve Eski Mısır şiirlerinden günümüze kadar tanımlandığı şekliyle aşk, özgürlüğe karşıdır. Aşkın tanımı ve pratiğinde, özgürlükle aşk arasında bir çelişki vardır. Sürekli bir ilişkiye girmektense özgür olmalı denildiğini sıkça duyarız. Aşk yıprandıkça çoğu insan kendisini kahreder, bunu düşünmemeye çalışır. Birçokları da, deneyimli arkadaşlarıyla konuştuktan sonra, bu yeni durumu, yaşamın tevekkülle karşılanması gereken bir gerçeği olarak kabul ederler. Kimileri de, başlangıçdaki aşk artık mevcut olmadığı, kendileri de çifte standartlara tahammül edemedikleri için eşlerini terk eder, sonra bir başkasına aşık olup yine aynı kısırdöngüye girerler.