Yetişip geldiğimde sazı çok seviyordum. Oysa yurdumuzda saz günahtı. Bir saza ne büyük hevesim olduğunu babama söyleyemiyordum. Anama ağlayıp sızladım, kendime bir saz aldırdım. Bir gün, iki gün derken, babam evde saz olduğunu görmüş. Anama bağırıp çağırdı. Buyurdu ona: 'Çabbuk yak bunu!'
Yılgınlık yok... Yorgunluk yok... Ye's yok... Yenilgi yok bize...
Yolumuz O'nun yolu olduktan sonra ne gam!
Tasa yok... Telaş yok... Tevekkül ve teslimiyetimiz O'na
Hayatın bize sunduğu o an her ne ise, onunla olma isteğinin ne anlama geldiğini öğreniyoruz. Hatta o an bundan hoşlanmasak da. Çünkü o zorlukların ta kendisi bizim iç çalışmamız, bizim yolumuz, bizim hayatımız…
kanıyor içimde güneşe bakan güller
biliyorum sözcüklerin eğimini
beni bu odaya gömen şeyin de adı var
her gün bakar gölgesiz bir eşikten
bir istavroz çıkarıp zamana karşı
biliyorum saflığın karmaşayı beklediğini
sunulmuş armağanlar gibi kıyıda unutulan
bir hıncı bileyen anılarla kabarır yelkeni
yoruldum her şeye bir anlam bulmaktan
günü sularla