I.Dünya Savaşı sırasında bir kolunu kaybedip emir eri Mehmet Ali'nin Haymana Ovasına yakın bir köyüne yerleşen subay Ahmet Cemal'in hikayesi. Yurtsever subay bu köyde 3 seneye yakın yaşar. Anadolu'nun Yunan tarafından işgali ve Kurtuluş Savaşı yıllarında geçen bu üç yıl, yurtsever şehirli bir subayın, Anadolu köylüsünün esas yüzünü görmesi ve derin hayal kırıklığı içine düşmesini konu ediyor. Çok gerçekçi bir bakış açısıyla yazılmış, yazıldığı dönemde ve sonrasında bu bakış açısıyla yoğun eleştirilere uğramış eser. Kurtuluş Savaşı'nın Anadolu insanının yurtsever şahlanışı ile yapıldığı 'mit'ini sarsıp aslında bu şahlanışın Paşa'nın liderliğinde, azınlıkta kalan, bağımsızlığa inanmış asker sivil yurtseverlerin öncülüğünde olduğunu, Anadolu insanının kahir ekseriyetinin sarayın ve din adamlarının kışkırtmaları ile hainlik ettiğini, hainlik etmeyenlerin de pasif bir durgunlukta kaldığını acı bir şekilde okuyoruz. Bu durumu subayın köylü ile aşağıda yer alan diyaloğu en veciz şekilde anlatıyor ve insanın içini acıtıyor;
- Biliyorum beyim sen de onlardansın emme
– Onlar kim?
- Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar...
- İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz?
- Biz Türk değiliz ki beyim. - Ya nesiniz?
- Biz İslamız, elhamdülillah... O senin dediklerin Haymana'da yaşarlar.