Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nisan ayı olmuştu. 25'nci gün Çanakkale Boğazı'ndan geçmeleri engellenen İtilaf Devletleri, Arıburnu'na asker çıkardı. Mustafa Kemal, tümeniyle düşman birliklerini Conkbayırı'nda durdurdu. 25 Nisan 1915'te İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale'ye ilk çıkarma harekâtını başlattı, savaş bitmek bilmiyordu. Mayıs ayında, Arıburnu Türk kuvvetleri yeniden düzenlendi. Mustafa Kemal, Arıburnu Grubu Komutanlığı'nı üstlendi. 19. Tümen'in ilk hazırlıklı taarruzu gerçekleşti. Çanakkale cephesinden üst üste zafer müjdeleri gelmekteydi. Elindeki yetersiz kuvvetlerle Müttefik kolordularını durduran, onları denize kadar süren ve iki kez İstanbul'u kurtaran, aynı zamanda Türk ve Alman birliklerinin Müttefiklerin eline esir düşmesini önleyen bu kahramanın adı Enver Paşa'yı rahatsız etti. Mustafa Kemal'in İstanbul basınında ilk kez yayımlanan resminden rahat- sız oldu. Sansüre rağmen gazeteye Mustafa Kemal'in başarısını haber olarak koyan Tasvir-i Efkâr gazetesinin Başyazarı Yunus Nadi (Abalıoğlu) ve yazıişleri müdürü Abidin Daver Bey'di.
Vahideddin Divanıharbiyle yabancı işgal kuvvetlerinin, İstan­bul’da birbirleriyle, vatanseverler tevkifinde yarışa girdikleri o günlerde, meselâ 1919 ocak-şubat aylarında ortada tuhaf bir durum vardır. İderide, Anadolu’da başlayacak millî Mücadele­ nin hemen bütün önder şahsiyetleri o sırada, İstanbul’da toplanmış bulunuyorlardı: Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey (Pa­şa), Fevzi (Çakmak) Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey, Kara Vasıf Bey, Nureddin Paşa, Kemaleddin Sami Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Adnan Bey (Adıvar), vb. Sonra da aynı hareketin fikir ve kalem kadrosu: Falih Rıfkı, Ruşen Eşref, Yunus Nadi, Halide Edip, Hüseyin Ragıp, Akçeraoğlu, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi vb. Yani ge­leceğin reisicumhurları, başvekilleri, zaferi kazanacak kuman­danları, kalem, fikir ve siyaset adamları İstanbul’da, işgal kuvvetleri ile Vahideddin divan-ı harbinin elleri altındaydılar...
Sayfa 371
Reklam
Zamandan kopup gitmişti. Belli alışkanlığı ile olayları da, insanları da kendileriyle sınırlamaya yanaşmıyor; akşam dinleyip gördüklerini üç boyuttan, tarih açısından, psikolojik açıdan ve nihayet toplum bakımından yargılamaya çalışıyordu. Gerçeğin, hakkın ve hakikatin ancak böyle bulunabileceğine her zaman ve her önemli durumda inanmıştı. Sonra bir de "karşı taraf" denilen şey vardı ve hiçbir durum, hiçbir olay onsuz beliremiyor "kendi gerçeği"ni bulamıyordu. Kimdi veya kimlerdi... Ve ne idi burada o; yani karşı taraf? Mustafa Kemal Paşa'yı, Rauf Bey'i, Yunus Nadi'yi düşündü ve ötekileri düşünmeye çalıştı; çünkü ötekiler Küçük Ağa için birer isim idi. Ali'ler denmişti, Salih denmişti, Topal Osman, Ekrem, Ahmed, Nazif, falan filan denmişti. Bunların kimi Meclis içinde, kimi asker, kimi yazardı. Ve Küçük Ağa öğrenmişti ki, Erzurum Kongresi'ni hazırlayanlar, yani ilk kıvılcımı çakanlar Kazım Karabekir Paşa ile anlaşan Hüseyin Avni Bey ile Raif Hoca idi. Onlar çağırmışlardı Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey'i. Hatta bunlar kongreye katılabilsinler diye kendileri üyelikten çekilmiş, yerlerini onlara bırakmışlardı. Şimdi ise, Rauf Bey için "elastiki" deyimi kullanılıyor, Paşa göğüs geçirmeden anılmıyordu.
Sayfa 467Kitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa, müphem bir tebessümle, Yunus Nadi’ye doğru: - “…öyledir Nadi Bey, Ankara ilk nazarda bir çöl gibi görünür, zaten işin zevki de burada. Bu çölden bir hayat çıkarmak, bu inhilâlden bir teşekkül yaratmak lâzımdır.” Sigarasından bir nefes alıyor: - “ Hakikatte boş görünen o saha dolu, çöl sanılan o âlemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır ki, o millettir; eksik olan teşkilât.” Biraz susar, mütebessim, “…şimdi onun peşindeyiz…”
Milletvekili ve eski Hariciye Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras anlatıyor: "Mustafa Kemal o gece bazı arkadaşların davet edilerek nezdinde toplanmaklığımızı istedi. Öylece de yapıldı. Hatırımda kaldığına göre, o gece dokuz, on kişi kadar vardık. Bulunanlar arasında İsmet İnönü'yü, Muhtar Bey'i, Yunus Nadi'yi ve Kılıç Ali'yi hatırlıyorum. Ciddi işler konuşulduğu vakit Atatürk'ün yanında kahveden başka bir şey içilmezdi. O geceki müzakere uzunca sürdü. Bittiği zaman gece yarısını geçeli iki .saat olmuştu. Toplantıya alışıldığı gibi kendisi başkanlık ediyor ve müzakereyi o idare ediyordu. Memleketimizin dışarısından ve içerisinden muhtelif yerlerden ve kişilerden gelen raporlar okunmuş, kurtuluş etrafında muhtelif konular konuşulmuş ve aramızda çetin münakaşalardan sonra üzerinde mutabık olduğumuz gö­rüşler, hatta bazı kararlar sırasıyla yazılmıştı. Müzakere tamamıyla nihayetlendikten sonra o gece için son kahve içilirken Mustafa Kemal bana hitap ederek: - Bugün öğleden sonra bu konular etrafında bir arkadaşla görüşmüş, bazı notlar almıştım. Tevfik Rüştü, lütfen köşedeki saksının içinde duran o notları alıp okur musunuz? dedi. İstediği kağıdı bulup okumaya koyuldum. Hepimiz hayret içinde kalmıştık. Saatlerce üzerlerinde konuşularak vardığımız ve kendimizin zannettiğimiz kararların hepsinin tamamıyla aynı olmak üzere o not kağı­dında yazılmış olduğunu gördük."
Nihayet 29 Ekim 1923 günü Büyük Millet Meclisi'nin toplantısında devlet şeklinin cumhuriyet olmasına karar verildi; varolan 158 kişinin oybirliğiyle Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyetin ilânı Ankara'da 101 pare top atışıyla kutlandı. İşte tam da o sıralarda, eski başbakan Rauf Bey'in millî egemenlik ve cumhuriyet kararı üzerine verdiği beyanatın 1 Kasım 1923'te ''Vatan'' ve ''Tasvîr-i Efkâr'' gazetelerinde yayınlanması üzerine bir kavga daha koptu basında. Tanin'deki Hüseyin Cahid'le Yeni Gün'deki Yunus Nadi birbirlerine girdiler. Yunus Nadi, son padişah VI. Mehmed Vahdettin'den ''Osmanoğullarının piçi'' diye söz etti. Hüseyin Cahid'in eleştirileri üzerine de şu yanıtı vermişti. ''Sözümüz Cahid Bey'in ve Halîfe'nin hoşuna gitmemişse geri alınacak lafımız yoktur. Bu piç dahi olsa mübârek olsun der geçeriz.''
Reklam
376 syf.
6/10 puan verdi
2024’te bol bol ilk kez okuyacağım yazarları seçme konusunda kararlı olduğumu yanılmıyorsam belirtmiştim. Hikmet Hükümenoğlu’nu ilk kez okudum, “
Körburun
Körburun
” bu kadar övülmese, muhtemelen son okumam olacak derdim. Sanatsal ve edebi zevklerine güvendiğim insanlar okumam gerektiği konusunda ısrarcı, bakalım. “Harika Bir Hayat,” 1919-1950’li yıllara
Harika Bir Hayat
Harika Bir HayatHikmet Hükümenoğlu · Can Yayınları · 2023850 okunma
Tarık Buğra
📚 Türk edebiyatının milli kalemi: Tarık Buğra Gazeteci, yazar Süleyman Tarık Buğra, ağır ceza reisi Erzurumlu Mehmet Nazım Bey ile Akşehirli Nazike Hanım'ın çocuğu olarak 2 Eylül 1918'de Akşehir'de dünyaya geldi. Çocuk yaşlarda edebiyata ilgisi başlayan Buğra, ilk ve ortaokulu Akşehir'de tamamladı. Usta edebiyatçı,
Cemiyet Ziraat Mektebi yanındaki meydanı çam dallarıyla süsleyerek 23 Nisan'ı ilk defa kutlamak için erkek ve kız mekteplerine davetiye gönderip çocukların bu bayrama katılmasını istemiştir. Kız ve erkek talebelerin bir anda bayram yapmasına şiddetle karşı çıkan Vali ve Maarif Müdürü, mektepleri dolaşarak toplantıya katılmamalarını, katılacak öğretmenlerin işten çıkarılacağını ihtar etti. Bunun üzerine Mezunlar Cemiyeti konuyu Mustafa Kemal Paşa'ya şikâyete karar vermiş, durumun Paşa'ya arzı için Yunus Nadi Bey'in vasıta olmasını O'ndan rica etmişti. Yunus Nadi Bey, konuyu Mustafa Kemal Paşa’ya anlatınca Paşa, Muallimler Cemiyetinin bayram yapabileceğini, kendisinin de gelerek çocukların bayramını kutlayacağını söylemiş. Bunun üzerine Polis Müdürü Dilaver Bey, mekteplerin bütün talebesini meydanlara bıraktı. Merasim devam ederken Mustafa Kemal Paşa da bir binek oto ile merasim yerine geldi. Çocukların okudukları manzumeleri ve kahramanlık şiirlerini dinledikten sonra kısa bir nutukla onları kutladı. Bu bayramın adının "Hâkimiyet-i Millîye ve Çocuk Bayramı" olarak kabul edilmesini söyledi.
Sayfa 25 - 3. bsk.__Ankara: AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, 2020Kitabı okuyor
88 syf.
10/10 puan verdi
Bir Şehre Gidememek", Mario Levi ile tanışma kitabım.Hakkında biraz bilgim olsa da , yine de araştırıp sizinle paylaşmak istedim.Yazar, 1957 İstanbul doğumlu.1980 yılında,Fransız ve Roman Filolojisi'nden ,okul hayatına bir daha dönmeme düşüncesiyle mezun olmuş.Bu döneme kadar,bir çok insan gibi o da, zamanın akışında bir yerlerde
Bir Şehre Gidememek
Bir Şehre GidememekMario Levi · Doğan Kitap · 2013405 okunma
Reklam
376 syf.
·
Puan vermedi
Harika Bir Hayat , Harika Bir Karakter
Harika Bir Hayat , benim yazarla tanışma kitabım ve bitirdiğimde keşke çok daha önce tanışsaydım dediğim harika bir kitap. Zaten 78. Yunus Nadi Roman Ödülü ile kitabın başarısı taçlandırılmış. Roman zaman olarak İstanbul’un işgal altında olduğu yıllardan 1950’lerin son zamanlarına kadar uzanıyor.
Harika Bir Hayat
Harika Bir HayatHikmet Hükümenoğlu · Can Yayınları · 2023850 okunma
“Ne haricî dünya ne memleketin içi Millî Hareket’in manâsını anlamamışlardı. Çünkü, bu hususta haber alamıyorlardı. Bunu Yunus Nadi Bey ile Anadolu Ajansı olarak başlamayı konuştuğumuzu anlattım. Teklifimiz, bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan her yerlere göndermek ve olmayan yerlerde de camilere ilân halinde yapıştırmaktı.
Halide Edip Adıvar
📚 Türk edebiyatında önemli yeri olan Halide Edip, 1884'te Sultan 2. Abdülhamid Han'ın Ceyb-i Hümayun katiplerinden Selanikli Mehmed Edip Bey ile Fatma Bedrifem Hanım'ın çocukları olarak dünyaya geldi. Üsküdar Amerikan Kız Koleji'ne 1893 yılında giren Halide Edip, bir yıl sonra buradan ayrılmak zorunda kaldı. Halide Edip, özel
Yusuf Atılgan(1921-1989)
-Arzu Özdemir yazısından alınmıştır. Yusuf Atılgan, Manisa’nın Göktaşlı Mahallesi’nde doğmuştur. Resmi kayıtlara göre 25.08.1921’de, kendi ifadesine göre 27.06.1921’de dünyaya gelmiştir.[1] 1922 yılının Eylül ayında Yunanlardan kaçarak bir dağdan şehrin yanışını seyretmek zorunda kalan ailesi, daha sonra Manisa’nın 20 km. uzağındaki Hacırahmanlı
Eğer bunlar hep birden ve bir gecede tevkif edilselerdi ne olur­du?
1919 Ocak-Şubat aylarında ortada tuhaf bir durum vardır. İleride Anadolu'da başlayacak Milli Mücadelelenin hemen bütün önder şahsiyetleri o sırada, İstanbul'da toplanmış bulunuyorlardı: Mustafa Kemal Paşa, İsmet Bey (Paşa), Fevzi (Çakmak) Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey, Kara Vasıf Bey, Nureddin Paşa, Kemaleddin Sami Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Adnan Bey(Adıvar) vb. Sonra da aynı hareketin fikir ve kalem ordusu: Falih Rıfkı, Ruşen Eşref, Yunus Nadi, Halide Edip, Hüseyin Ragıp, Akçeraoğlu, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi vb. Yani geleceğin reisicumhurları, başvekilleri, zaferi kazanacak kumandanları, kalem, fikir ve siyaset adamları İstanbul'da işgal kuvvetleri ile Vahideddin divan-ı harbinin elleri altındaydılar... Eğer bunlar hep birden ve bir gecede tevkif edilselerdi ne olur­du? Milletin, ordunun yapısı ergeç ve elbette yeni şahsiyetler yaratacaktı. Ama nasıl ve ne zaman? Malta'ya sürülecek yalnız bir Mustafa Kemal'in bile böyle karanlık bir akıbete sü­rüklendiğini düşünmek, insana baş dönmeleri verir.
Sayfa 337Kitabı okudu
153 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.