Sultan Abdülhamid, Şerif Hüseyin'in İngiliz ajanları ile irtibat halinde olduğunu haber alınca onu ailesiyle birlikte 1891'de İstanbul'a davet etti ve 18 yıl boyunca bir daha da bırakmadı. II. Abdülhamid'e göre Şerif Hüseyin karizmatikti, lakin zeki ve dirayetli bir devlet adamı değildi. Bu yüzden kullanılmaya müsaitti. İstanbul'daki bu zorunlu ikametgah 1908 yılına kadar sürdü. II. Abdülhamid bu süre içinde Şerif Hüseyin'in bu karizmasının, zaafları yüzünden Osmanlı Devleti aleyhine kullanılmasına da set çekmişti. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Mekke'ye dönmesine izin verilen Şerif Hüseyin aynı zamanda Mekke Emiri oldu. Artık rahat hareket eden Şerif Hüseyin'e İngiltere ve Fransa tarafından birçok vaat yapıldı. Fransızlar bir oğluna Suriye'yi verecekler, öbür oğluna da Lübnan diye bir ülke icat edeceklerdi. Şimdiki Suudi Arabistan ise kendisine kalacaktı. Bir kral soyu, hanedanlıklar şeklinde Arap coğrafyasını yönetecekti. İngilizler kendisine bazı Arapların kralı ve Müslümanların halifesi olacağını da vaat etmişlerdi.
Kanuni Sultan Süleyman, kızı Mihrimah Sultanı; zekî, hırslı, geleceği parlak bir devlet adamı olan Rüstem Paşa'ya vermek istiyormuş. Rüstem Paşa bu sırada Diyarbakır valisiymiş. Saraya damat olacağı duyulunca hakkında bir sürü dedikodu üretilmiş.Bunların en önemlisi, Rüstem Paşa'da cüzam hastalığı bulunduğu iddiasıymış. Kanuni, sarayın hekimbaşını çağırarak cüzam hastalığının en çok tanınan belirtisinin ne olduğunu sormuş. Hekimbaşı, cüzamlı bir kimsede bit barınamayacağını söylemiş.Bunun üzerine Diyarbakır'a adamlar gönderilmiş. Bunlar gizlice Rüstem Paşa'nın çamaşırlarını kontrol etmişler ve bu sırada bir bite rastlamışlar. Böylece Rüstem Paşa'nın cüzamlı olmadığı anlaşılmış.Bu olay üzerine devrin bir şaîri şu iki dizeyi yazmış: “Olacak bir kimsenin bahtı kavi, talihi yâr kehlesi' dahi mahallinde onun işe yarar.” (Bir kimsenin bahtı açık, şansı da yaver olursa, onun biti bile yerinde, zamanında işe yarar, yükselmesine yardım eder.)
Reklam
Usta bir saray adamı ve çok kurnazlı hepsi o kadar; devlet işinden pek anlamazdı, zeki değildi ama çıkarını gözetmeyi iyi bilirdi: Bu konuda kimse oyuna getiremezdi onu ki asıl önemli olan da buydu işte.
Sayfa 76 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bütün bunları bir irade ve deha adamı başardı . Türklerin "Gazi" adını verdikleri adam, Türkiye'ye yalnız siyasi istiklalini vermekle kalmadı, o tam manasıyla ve herşeyi tamam yepyeni bir devlet, "Türkiye Cumhuriyeti" devletini yarattı. Bu devleti teşkilatlandırdı , modern bir şekil verdi, sağlam bir politika temeli kurdu ve uzağı gören azimli bir "aile babası" gibi kendi yarattığı devleti idare etti . Bugünkü canlı Türkiye, Cumhurreisi Atatürk'ün ve etrafını saran sadık, zeki adamlarının eseridir. Bir devlet adamının ilk vasfı çalışma arkadaşlarını seçmesini bilmesidir. Türkiye Cumhurreisi bu vasfı mükemmel surette göstermiştir.
Nikolai önemli biri olamayacağını biliyordu, o yüzden zekasını sevimli olmak için kullanmaya odaklandı. Annesi kendisini beğenmiş bir kadındı, onu iltifat yağmuruna tuttu. Onun zevkine hitap eden renkte güzel giysiler giydi. Onu her ziyaret ettiğinde küçük de olsa bir hediye götürmeyi ihmal etmedi... Nikolai babasıyla birlikteyken de ona hep avlanmaktan ve atlarla ilgili konulardan bahis açtı... Onu zeki sözcüklerle ve keskin gözlemlerle methediyordu. Babasının kendisini akıllı ve bir dünya adamı gibi hissetmesini sağlamakta oldukça ustalaşmıştı. Ebeveynleriyle de kalmadı ve kendisini babasının kabine üyelerine de tanıttı ve onlara devlet yönetimi ve finans konularında egolarını okşayıcı sorular sordu. Askeri komutanlara yazılar yazıp zaferlerini kutladı ve uyguladıkları stratejilerle ilgili bilgiler aldı. Silah üreticileri ve gemi yapımcılarıyla yazıştı ve -pek başarılı olduğu bir alan olmamasına rağmen- onlara kendi dillerinde hitap edebilmek için kendisini dil öğrenmeye verdi... Bunu her kişinin içindeki gizemi öğrenmek için yapıyordu. Etkili olduğunu ve idrakinin geliştiğini görmek onu iyi hissettiriyordu. Ama bunu her şeyden önce ülkesini kurtarmak zorunda olduğu için yapıyordu. Nikolai, Ravka'yı kendi ailesinden kurtarmak zorundaydı.
Sayfa 256
Gerçekten zeki, stratejik bir lider -yani dâhi- uzun bir zaman dilimi içinde diğer liderlerin gelecekte yöneteceği başarılı harekâtlar için gereken koşulları yaratır. Dâhi kişi onlarca, belki yüzlerce yıl sonrasının olaylarını etkiler ve belirler. İşte Atatürk böyle bir liderdi. Bir asker ve devlet adamı olarak olağanüstü kariyeri öngörü, geleceği etraflıca gözünde canlandırma, karmaşık analizler yapma ve tüm bunları eyleme dönüştürme konusunda sayısız dersler içeriyordu. Üstelik bu özelliklerin hepsini kararlı bir fiziki ve moral cesaret desteklemişti.
Sayfa 22 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.