Özgürlükle sorumluluk arasında bir dengenin olması gerekir. Bu dengeyi modernizm bozmuştur. Çünkü hümanist felsefenin verdiği ' Canının istediğini yapmak, eğlenmek senin hakkındır; eğer eğlenmiyorsan, zevklerini tatmin edemiyorsan özgür degilsindir' tarzındaki anlayış, zevkleri kısıtlayan her şeyi özgürlüğü kısıtlayan bir unsur olarak algılatıyor. Kişi kendine söylenen her 'hayır'ı özgürlüğüne vurulmuş bir ket sanıyor. Sonra da zamanla toplumla çatışmaya başlıyor ve yalnızlaşıyor. Özgürleşmek isterken mutsuzlaşiyor.
Vücuttaki en özgür hücre hangisidir? Diye sorsak cevabımiz kanser hücresi olur. Çünkü kanser hücresi yanındakini yutar, vücuda giren kan şekerini diğer hücrelerin üç beş misli daha azla tüketir. Hızla büyür. ÇÜNKÜ ÖZGÜRDÜR. Ama burada sorumsuz ve şeytani bir özgürlük vardır. O derece özgürdür ki büyür büyür. Bütün dokuları yok eder ve vücutla birlikte en sonunda o da ölür. Işte bu sınırsız, narsistik özgürlüktür. Bencil insan da böyledir. Hep kendini önemser kendini merkeze alır. Özgürlükleri kendine göre yorumlar. Hak duygusunda da kendine öncelik verir. Kendini birinci planda tutar. Eşiyle problem yaşadığı zaman 'Dünyaya bir defa geldim' der ve evliliği bitirir. Işyerinde kendi çıkarına uymayan bir şey olduğunda 'Benim özgürlüğümu kısıtlıyor' der onu reddeder. Işte bu narsistik kişilik yapilanmasıdır. Bunlar sosyal dokudaki kanser hücresi gibidirler. Eğer bunlara sınır koymazsak, 'Yanlış yapıyorsun' demezsen gittikçe büyürler..